• 18 Mayıs 2021 21:41
  • 0
  • 4 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

19 Mayıs'ın 102. yılı kutlu olsun

Bu haberi dinleyin
18 Mayıs 2021 19 Mayıs'ın 102. yılı kutlu olsun

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün ağzından  19 Mayıs

Hakikat-i halde, içinde bulunduğumuz tarihte Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da taksimini temînle uğraşılmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklâli, pâdişâh, hâlife, hükümet, bunlar hepsi medlûlü kalmamış bir takım bî-mana elfâzdan ibaretti.

Nenin ve kimin masûniyeti için kimden ve ne muâvenet talep olunmak isteniyordu?

O halde ciddî ve hakikî karar ne olabilirdi?

Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i milliyeye müstenid, bilâkayd ü şart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek! İşte, daha, İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarınaak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur.

Bugünün Türkçesiyle

Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.

Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?

Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?

Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.

İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarınaak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur (Nutuk Benim kararım bölümü)

                     ***

Gelecek günler için
                            gökten âyet inmedi bize.
        Onu biz, kendimiz
                           vaadettik kendimize.
        Bir şarkı istiyorum
                             zaferden sonrasına dair.
        «Kim bilir belki yarın...»

                 ***

        «Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
          Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
                                      bu memleket bizim.

          Bilekler kan içinde, dişler kenetli,aklar çıplak
          ve ipek bir halıya benziyen toprak,
                                      bu cehennem, bu cennet bizim.

          Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
          yok edin insanın insana kulluğunu,
                                      bu dâvet bizim...

          Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
          ve bir orman gibi kardeşçesine,
          bu hasret bizim...»>

Nazım Hikmet’in Kuvvayı Milliye Destanı’ndan