• 03 Ocak 2021 20:06
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

2020 bitti. Ne yıldı ama!!

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 03 Ocak 2021 2020 bitti. Ne yıldı ama!!

 

Geride bıraktığımız 2020 yılının uzun süre konuşulacak bir zaman dilimi olacağına kuşku yok.

Böylesi hiç yaşanmadı ve bir kez daha asla yaşanmasın, dilekleriyle anılacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Ortaçağın sonlanması ve Rönesans’ın doğuşunda etkili olan “veba ”, ya da 1918 yılında 1.Dünya Savaşının bitirilmesine yol açan “İspanyol Gribi” ölçüsünde, ağır bir salgın yaşandı 2020’de. Üstelik sosyo-ekonomik sonuçları da şaşılacak ölçülerde benzeşiyor öncekilere.

“Veba Salgını” Orta Çağı ve toprak aristokrasisinin tasfiyesine yol açarken, kiliseden bağımsız gelişen düşünce ve sanatın gelişimine neden olmuştu. Roma İmparatorluğunun son parçası olan Doğu Roma’yı (Bizans) da tarihteki yerine uğurladı.

İspanyol gribi ise ulus devletlerin güçlenmesini ve İmparatorluklar çağını sona erdirmişti.

Covid-19 adı verilen virüs ise içinde bulunduğumuz “ Sayısal-digital- Devrim” sürecinde, eskiye hiç benzemeyen yeni bir dünyanın kapılarını insanlığa açabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.

Salgının; turizm sektöründe geçmişi 150 yılı aşkın mevcut yapılanmayı, yeniden kurgulamak zorunda kalacağımız bir süreci başlatacağına kuşku yok.

Geçtiğimiz 2020 yılında havacılık sektöründeki ciro kaybının 100 Milyar Avro’ya ulaştığına, Dünya Turizm ve Havacılık Sektöründe çalışan, sayıları 46 milyon kişinin işlerini kaybettiklerine bakılırsa, yeni ve hayli zor bir dönemin yaşanacağı çok açık. Sektörde işsiz kalan 26 milyon kişinin AB ülkelerinde yaşamaları ise Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.

Dünya ekonomisindeki daralmanın 2020 yılında yüzde 10 olmasının yanında, Dünya Turizm Örgütü verilerine göre sektörün kayıplarının, uluslararası ölçekte yüzde 70 oranında gerçekleşmesi salt 2021 değil, önümüzdeki 5 yılın ciddi zorluklarla geçeceğinin göstergesi. 

Ülkemize dönersek; kesin olmayan ölçümlemelere göre bir önceki yıla göre 2020 kayıpları yüzde 72 oranında. Kapalı konaklama tesisleri ile yiyecek-içecek işletmelerinde çalışanlarla birlikte, bu aşamada işsiz kalan milyonların gelecekleri ise belirsizliğini koruyor.

Ancak krizi yönetmeleri gereken -başta- Bakanlık ve Meslek Örgütlerinin, aralarında uyum ve bugünden geleceği tasarlayacak ciddi bir çalışmaları yok. Bürokratların yapay iyimserliklerini yansıtan boş beklentileri dışındaki varsayımlara rastlanmıyor. Son dönemde sektörde en fazla konuşulan gelişme; Bakanın zor durumdaki bir tesisi satın alarak kendi otel zincirine eklemesi. 

Haklarını yemeyelim.. 

Bakanın geçmişte iptal edilen bir tahsisi yeniden canlandırarak, kendisi şirketine aldığı tartışmalı bir bölgede, Bakanlık bütçesinden karşılayacağı açıklanan kanalizasyon ve arıtma tesisi yapımını, çok büyük hizmet gibi görerek, adeta kutsayan bir bölgesel meslek örgütü başkanını görmezden gelmeyelim.

Aynı yöneticinin Bakan’ın ön ayak olmasıyla kurulan, TGA adlı kuruluşun yönetiminde bulunduğunu da bilgi olarak ekleyelim.

Oysa Bakanlığın yaklaşımıyla geçiştirilemeyecek kadar ciddiye alınması gereken sorunlar var Turizmcilerin karşılarında.. 

Salgın dışında Türkiye’de giderek tırmanan siyasal gerginlik ve içe dönük yasaklamalar, Dış Dünya’da ülkedeki anti demokratik uygulamaların, sürekli gündemde yer alması da en az Covid-19 kadar olumsuzluk nedeni.

Sektörün Meslek Kuruluşları, Bilim insanları, Piyasa Araştırmacıları ve İK Yöneticileri ve özellikle alacaklı Banka yönetimleri ile bir masa çevresinde toplanarak, bu krizi en az zararla atlatacakları çözüm önerilerini siyaset kurumu ve kuşkusuz Hükumetle paylaşmalıdırlar.

Sektörün en kıdemli meslek örgütü olan TÜRSAB bu konuda öncülük etmeli ve gecikmeden çağrılarını yapmalıdır.