• 06 Ağustos 2023 20:08
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Bilinen bir hikaye

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 06 Ağustos 2023 Bilinen bir hikaye

Son yüzyılını büyük ölçekli toprak kaybına yol açan savaşlarla geçiren Osmanlı, cephelerde yitip gidenlerin yerlerine, askere gönderecek gençleri bulmakta zorlanır. Tarımsal üretim düşmekte ve verimli toprakların bulunduğu bölgelerde, araziler askere gitmeyen gayri Müslim tebanın ellerine geçmektedir.

Her savaşın ardından Anadolu’da tellallar dolaştırılarak, padişah adına çağrılar yapılır. Yöredeki halkı toplamak için “ey ahali, duyduk duymadık demeyin. Padişahımız efendimiz halife hazretleri, seferberlik ilan eylemişlerdir “diyerek, Müslüman tebanın delikanlıları savaşa davet edilmektedir.

Köy meydanında bekleyenler arasında, olacakları önceden sezinleyen yaşlı adam, bıyıkları henüz terlemiş, delikanlılık çağına girmek üzere olduğu anlaşılan bir genci, kolundan çekerek ön sıraya geçer.

” Bak mülazım efendi,” der.” Çok yaşlandım, bu delikanlı öbürlerinden geriye kalan son erkek evladım. Padişahına benden selam söyle, bundan sonra kafire cihad açarken sakın bana güvenmesin.”

Yeni ekonomi yönetiminin son açıklamaları yukarıdaki fıkrayı anımsattı.Anlaşılan; Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik bunalımını aşmak için turizm gelirlerine güveniyormuş..

Turizmde işletmelerin girdilerindeki geometrik artışının nedenlerini nasıl açıkladıklarını bilemiyoruz. 

Pandeminin etkisiyle hedef pazarların ekonomilerindeki daralmadan, enflasyon baskısıyla satın alma güçlerini yitiren ziyaretçi profilinin, tatil alışkanlıklarını ertelediklerinden habersiz olmalılar. 

Umutlarını dile getiren iyimser demeçlerin bini bir para. 

İçinde bulunduğumuz süreçte, turizmin patlayan cari açığı kapatmasını beklemek için ekonomi yönetiminde yer almak gerekiyor sanırım.

Örneğin geçtiğimiz hafta bu yılın ilk 6 ayında yurda giriş yapan yabancı ziyaretçi sayısının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde yirminin üzerinde arttığı açıklandı. Ama ters giden bir şeyler de vardı. Konaklama tesislerinde gözlenen düşük doluluk oranları ile ziyaretçi sayısındaki artış çelişiyordu.

Sonunda konuya bir açıklama getirildi. Yabancılar özellikle Ruslar, son iki yılda başta Antalya, kıyı bölgelerinde çok sayıda ev satın almışlardı. Yılda kezden fazla geliyor ve yeni evlerinde tatillerini geçiriyorlardı.

Üstelik salt kendileri değil, Türkiye’ye gelmeden önce pazarladıkları bu evlere, 3.şahıslar da turist olarak geliyorlardı. Kısaca ziyaretçi sayısı artıyor ancak konaklama istatistiklerine yansımıyordu. 

Yetkililerimize bakılırsa, Türkiye’de turizm iki kuzey komşumuz arasında süren savaştan pek etkilenmemişlerdi. Bizden daha düşük gerçekleşen enflasyon oranları, Rusya ve Ukraynalı turistleri etkilemiyordu.

Yetkililerimiz turist ile alışveriş amacıyla çok kısa süreli giriş çıkış yapanlar arasında hiç ayırım gözetmiyorlardı. Değeri yabancı paralar karşısında her geçen gün hızla düşen lira, Gürcistan ve Bulgaristan’dan günü birlik -çoğu birkaç saatlik- alış veriş amaçlı gelenlerin Türkiye’ye girişlerini arttırmıştı. 

Gerçekte bu ziyaretçilerin turist sayılmaları ve doğal olarak konaklama sektörüne beklenen katkıları sağlamaları söz konusu olamazdı.

Öte yanda Rusların ambargo yüzünden Batıya doğru yurtdışına çıkışlarında Türkiye’den başka seçenekleri yoktu. Bu nedenle transit geçişlerin artması beklenen bir gelişmeydi. Ancak bu gelişmenin -kimse kusura bakmasın- izlenen turizm politikası ile sağlandığını öne sürmek, kimseyi ikna etmeye yetmeyecektir.

Kaldı ki, soyut bir iddiaya dayanarak, teknoloji sayesinde kısa sürede büyüyen yeni kuşak şirketlerin Türkiye’deki çalışmalarını yasaklamak, ülke imajını zedelemenin yanında kon aklamada karşılaşılan sorunları da çözemez.

Dünyada neler olup bittiğini analiz etmeden alınacak kararların sürdürülebilirliği ve başarılı olma şansı yoktur. Bu yüzden kimse istatistikleri yanlış yorumlamaya çalışmamalı. Gerçek nasıl olsa sezon sonunda ortaya çıkar.