• 22 Şubat 2024 19:55
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Dün Rehberler Günüydü

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 22 Şubat 2024 Dün Rehberler Günüydü

Turizmin başlangıcı, üzerinde yaşadığımız topraklarda çok eskilere -antik çağa- kadar uzanır. Günümüzdeki anlayışın kökenlerinde, 2.Mahmut’un “Batılılaşma” hamlesinin etkileri görülür. Batıda “Sanayi Devrimi” sürecinde ortaya çıkan, önce ham madde ve ardından pazar büyütme çabalarının, Osmanlı coğrafyasındaki sosyo ekonomik hayatı derinden etkilediğine kuşku yoktur. Özellikle İpek Yolu’nun önemli bölümlerinin bu bölgede bulundukları göz önüne alındığında, söz konusu etkileşimin boyutları ortaya çıkar.

Avrupa ülkelerinde bölgeye dönük bu ilgi, sanayi devrimi sürecinde ortaya atılan bir teze dayanıyor. “Ötekinin” eline geçen kendi kökenlerine – ya da bu topraklara- yeniden sahip çıkmak.

Fas kökenli Fransız tarihçi Touati ’ye göre; Batılıların orta çağda Müslümanların denetimindeki bölgeleri gezme amaçları; ” ötekinin aynasında, kendi geçmişleriyle yüzleşmek”idi. Ne var ki, bu ilginin 19.Yüzyıl sonu dünya ekonomi politiği açısından Bölgeye yüklediği ve  günümüzde artarak süren sorunlar, masum bir yaklaşım olamayacağı seziliyor.[1]İpek yolunun en önemli bölümlerini elinde tutan “ötekinin”-Osmanlı’nın- üzerinde yaşadıkları coğrafya, aslında Batılılar için vazgeçilmez ekonomik çıkar alanlarıydı. 

19.Yüzyılda Batılı aydın, edebiyatçı ve tarihçilerinin tezleri, değindiğimiz bu çıkar ilişkilerini gizlemeyi amaçlıyordu. Osmanlı coğrafyasının, eski Dünya’da antik çağ değerleri ve tek tanrılı dinlerin doğdukları, kutsanmış mekanlarıyla, Batının temelini oluşturan kadim kültürleri barındırdıklarını savundular. Bu yaklaşımlarının özünde deniz ticaret yollarını da kapsayan İpek Yolu’nu ele geçirmenin alt yapısını oluşturma amacını taşıdığına ise kuşku yoktu. 

Kısaca Batı; bu coğrafyada egemen olmayı istemekteydi. Kendisine ait olduğu iddiasıyla, “ötekinin” eline geçtiğini öne sürdüğü, geçmişini geri almak için her yolu denemeye hakkı olduğu düşünülüyordu. Hedef Osmanlı egemenliği altındaki toprakların ele geçirilmesiydi. 

Batılı ülkelerine duydukları ilgi, Osmanlı açısından önce toprak kaybına, kanlı savaşlarda kaybedilen milyonlarca cana ve sonunda tasfiyeye mal olurken, Cumhuriyet döneminden günümüze uzanan önemli bir gelişmeye yol açtı.

“Turist Rehberliği” Osmanlı´da 19. yüzyıl sonunda artan yabancı gelişleri nedeniyle” hem ülkenin tanıtımı hem de ulusal güvenlik açısından önemli bir meslşek koluna dönüştü. “29 Ekim 1890 tarihli 190 sayılı Nizamname”, rehberlik mesleğinin kurumsallaştırılması çabalarının ilk kurumsal örneği oldu. İstanbul Şehremaneti tarafından yayınlanan yönetmelik, salt profesyonel turist rehberliği mesleğinin koşullarını düzenlemekle kalmadı. Yüz otuz dört yıllık geçmişi olan rehberliğin, kurumsal disipline kavuşmasında atılan ilk adımdı. Aralarında seçkin bilim insanlarının, sanatçıların ve çoğunluğu yüksek öğrenimli ve yabancı dil bilen kişilerden oluşan rehberler, donanımları ve ülkenin geçmişiyle günümüzü birleştiren birikimleri ile Türkiye’de turizmin gelişmesine önemli katkılar yaptılar. 

Gezi ya da tatilin başarılı geçmesinde insan ilişkilerinin olumlu etkisini, yıllar içinde Türkiye’ye gelen milyonlarca turistin, ülkelerine memnuniyetle dönüşleriyle kanıtladılar.

Son günlerde kutlanmaları gereken rehberler,  Kültür ve Turizm Bakanlığının önerdiği yasa değişikliğiyle, görüşleri yeterince alınmadan ve sektörel uzlaşmaya gerek duyulmadan, niteliksizliği destekleyen bir girişimle karşı karşıya kaldılar.

Şimdilik kaydıyla seçimlerden sonraya bırakıldığı izlenimi veren, bu anlaşılmaz girişiminin, TBMM Genel Kuruluna sunulmak üzere gönderilen haliyle yasalaşması, mutlaka engellenmeli. 

Dün “Rehberler Günü” idi.Kutlama  coşkuları yerine tedirginlik ve kırgınlıkla geçti. Bu eşiğin sektörde varılacak uzlamaya dayalı bir dayanışma ile aşılacağı inancıyla, kutluyoruz.

[1] Houari Touati “Ortaçağda Seyahat ve İslam” YKB Yayınları