En pahalı oda hangisi boş oda mı, dolu oda mı
Her sektör için olduğu gibi turizmde de durum değerlendirmesi yapılırken yerleşmiş deyimler kullanılır.
Örneğin otellerin gelir gider durumları konuşulurken “En pahalı oda boş kalan odadır” denirdi.
Bununla kast edilen oda kaça satılırsa satılsın boş kalmasından iyi olduğudur. Zira her mal ve hizmetin bir maliyeti var.
Bunun maliyeti de fiyat ile karşılanır. Fiyatı arz/talep belirler.
Ekonominin bu kuralı hizmet sektörü genelinde -dolayısıyla otel oda fiyatları uygulamasında- farklıdır.
Bir gömlek, otomobil,bilgisayar, ayakkabı vs. arz talep dengesi gözetilerek fiyat talep lehine oluşuncaya kadar stoklanabilir.
Ama bu otel odası için geçerli değil. Otel odası stoklanamaz.
Oda o gün satıldı satıldı, satılmazsa stoklanamaz.
“En pahalı oda, boş kalan odadır” deyimi bunun için kullanılırdı.
“Kullanılırdı” diyoruz yani geçmiş zaman.
Zira bu deyim şimdi tersinden “En pahalı oda dolu olan odadır” şeklinde kullanılıyor.
Neden?
Oda boş olduğunda sabit giderler dışında bir gideri yok. Ama odaya müşteri girdiğinde kullandığı banyodaki sabundan, odada çalışan klima ve diğer araç gereçlerin enerji tüketimine, yediği yemekten içtiği suya kadar her şeyin fiyatı o kadar arttı ki bunlar başlı başına bir miktar tutuyor.
Otel fiyatları arttı. Ama otellerde maliyet artışı daha çok arttı.
Bu nedenle oda maliyeti boş ve dolu durumundaki maliyeti ile değerlendirilmeli.
Bunu böyle belirttikten sonra konuyla ilgili birkaç örneğe bakalım.
Ülkelerin konumuna göre düşük ve yüksek sezonu var.
Kıyı turizmi için genelde haziran-ağustos ayları yüksek sezondur. Bunun zirvesi de temmuz ağustos aylarıdır.
Bu aylarda talep yüksek, otellerin doluluk oranları ve fiyatlarının zirvede olduğu aylardır.
Sonuna geldiğimiz temmuz ayında gerçekleşen doluluk oranları ve ağustos ayı için yapılmış rezervasyonlar beklendiği gibi değil.
Genellikle üst gelir grubu ve yüksek harcama yapan kesime hitap eden tesislerin olduğu Bodrum’da fiyatlarını döviz bazlı olarak yüzde 30’a varan oranlarda artıranlar işletmeler oldu.
Ama fiyatlar artınca bu aylarda yer bulunmayan otellerin müşterisi azaldı. Doluluk oranları düştü. Kimi tesisiler fiyatlarını indirirken kimileri doluluk oranlarındaki düşüşü göze alarak fiyatlarını değiştirmedi.
Bazı bölgelerde ise, İngiliz posta servisi Post Office’in araştırmasında da görüldüğü gibi fiyatların en ucuz destinasyon olduğu Marmaris’te otellerin doluluk oranları mevsim normallerinin altında.
Benzer durum turizmin başkenti Antalya için de geçerli.
Bu durumda ne yapmalı?
Bir yol, stoklanamayan dolayısıyla pahalı hale gelen odayı doldurmak için fiyattan taviz vermek, böylece tesisin doluluk oranı ve buna bağlı olarak ciro elde etmektir.
Bir yol da, odanın boş kalması ve otel doluluk oranının düşmesi pahasına belirlenen fiyatta ısrar etmektir.
Bu konuda izlenecek yol biraz da işletmenin durumuna bağlıdır. Kredi geri ödemesi gibi nakit gereksinimi olan işletme zarar etme pahasına sırf para girsin diye fiyatı düşürebilir.
Buna karşılık fiyat artışından dolayı meydana gelen doluluk düşüşünün neden olduğu gelir kaybını göze alabilecek durumdaki işletme fiyatlarında ısrar edebilir.
Bu konuda hangi yolun izleneceği işletmenin durumu yanında pazardaki durum da önemlidir.
Zira öyle durum var ki fiyat düşürüldüğü halde satış artmaz. Dolayısıyla fiyatı düşürmek işe yaramaz.
Düşürülen fiyatın yeniden yükseltilmesinin zaman aldığı gerçeğini de unutmamak gerekir.