Kural mı, Sağduyu mu? Almanları Tanır mısınız?
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde yaşanan bir çelişkiyi düşünelim…
Almanlarla olan ilişkimiz, tarih kitaplarının satır aralarına sığmaz. İlk misafir işçilerin Almanya’ya ayak basmasından bu yana yarım asırdan fazla zaman geçti. O günden bugüne kurulan insani, ticari, turistik ilişkiler her geçen yıl derinleşti. Özellikle turizm sektöründe, Alman ekolünden gelen birçok arkadaşım var, onlar beni daha iyi anlayacaktır. Ama şimdi anlatacağım olay, en deneyimli turizmcilere bile “bu kadarı da fazla” dedirtecek türden.
3 Haziran gecesi, Condor Hava Yolları’na ait Airbus 321 tipi DE1513 sefer sayılı uçak, İspanya’nın Palma de Mallorca şehrinden Münih’e uçmak üzere yola çıktı. Münih Havalimanı, kural gereği gece yarısı 00.00’da uçuş trafiğine kapanıyor. Ancak bu uçuş için özel izinle 00.30’a kadar açık kalması sağlanmıştı. Her şey plana uygundu, uçak iniş takımlarını açtı, piste yaklaşmaya başladı.
Ve sonra, olan oldu.
Uçak piste yalnızca 10 saniye geç kaldı.
Sadece 10 saniye.
İniş izni verilmedi.
Uçak, Frankfurt yakınlarındaki Hahn Havalimanı’na yönlendirildi. Yolcular indikten sonra otobüslerle Münih’e taşındı. Bu küçük gecikme, yolculara tam 3 saatlik bir zaman kaybı yaşattı. Ayrıca, uçağın ertesi sabah Münih’ten kalkması gereken yeni seferi de tam 6 saat gecikmeyle gerçekleşti.
Peki şimdi gelelim asıl konuya. Bugün, yani 5 Haziran, “Dünya Çevre Günü”. Almanya’nın çevreci duyarlılığıyla övündüğü, “sürdürülebilirlik” anlamına gelen o meşhur “Nachhaltigkeit” kelimesinin neredeyse bir ulusal kimlik haline geldiği bir gün.
Peki bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
10 saniyelik gecikmeyi affetmeyen bir sistem, yüzlerce insanın zamanını harcadı, ekstra otobüs yolculukları yapıldı, sabaha kadar gereksiz yakıt tüketildi. Karbon salınımı? Kimsenin umurunda olmadı. Çevreye verilen zararı telafi etmek için bir plan, söylenecek bir şey var mı? Hayır.
Alman bürokrasisinin demir gibi kuralcılığı, burada sağduyunun önüne geçti.
Her evde çöpü üç ayrı kutuya ayıran, karıştırınca hem vicdanen hem cezaen sorumlu tutulan bir halkın, bu çevreye duyarsız bürokratik kararlar karşısında ne düşündüğünü merak ediyorum.
Alman misafirlerimiz çevre bilinci yüksek bireylerdir, buna kuşku yok. Ama unutmayalım:
Aynı zamanda kuralcılıkta da sınır tanımazlar.
Bugün bir kez daha gördük ki bazı sistemler, “mükemmeliyet” uğruna sağduyuyu, empatiyi ve esnekliği göz ardı edebiliyor. Halbuki çevre bilinci, yalnızca kural uygulamakla değil, bazen o kuralların ardındaki niyeti anlayabilmekle, sorgulayabilmekle başlar.
Demek ki doğayı korumak için saniyeleri değil, sağduyuyu ölçmek gerekiyor.
Lütfen Bekleyin.