• 03 Şubat 2021 23:13
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Salgın tırmanıyor

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 03 Şubat 2021 Salgın tırmanıyor

 

Türkiye’de salgından en fazla etkilenen kesimin turizm olduğuna kuşku yok. 

Turizmciler kendi iradeleri dışında gelişen bu küresel ölçekli ekonomik felaketin tam ortasındalar. 

Ancak rasyonel çözüm üretme konusunda beklendiği kadar etkili olamadılar.

Geçmişte kamuoyu oluşturmakta başarılı olan turizm meslek örgütlerinin, hayata geçirilecek projelerle ortaya çıkmak yerine bu kez sessiz kalmayı seçmeleri, sektörün geleceği açısından kaygı verici. 

Kuşkusuz bu sessizlik iktidarın uygulamalarını benimsedikleri anlamına gelmiyor.

Belki de farklı çözüm arayışlarıyla, işletme bazında sorunlarını çözmek amacındadırlar. 

Kim bilir? 

Bu açıdan bakıldığında tümüyle başarısız sayılmazlar. 

Geçtiğimiz günlerde kamuoyunda çok konuşulan Uludağ’daki görüntüler böyle düşünenleri doğruluyor.

Sektörün temel sorunu çözüme yönelik gerçekçi teşhis koymakta henüz bir uzlaşma sağlanmayışından kaynaklanıyor. 

TÜRSAB ve TÜROFED ’in kamuoyuna yansıyan açıklamalarına bakılırsa, salgının önümüzdeki sezon ortalarında biteceği, geçmiş yıllarda gelen ziyaretçilerin yeniden gelmelerinin beklendiği anlaşılıyor. 

Kayıpların nasıl karşılanması gerektiğine ilişkin getirilen önerilerin içinde bulunulan durumun ciddiyetini yansıttığını söylemek çok zor. 

Örneğin TÜRSAB; 1618 sayılı yasada bir düzenleme ile sorunların aşılacağına dikkat çekerken, Bakanlığın bu değişikliği ertelemesinde örtülü bir üslupla yakınıyor. 

TÜRSAB Yönetimine göre çözüm; seyahat acentelerine kredi verilmesinde,  -doğrusu-  borçlandırılmalarında aranıyor. Gerekçe; yasa değişikliğindeki gecikmenin acentelerin kredi alırken teminat vermelerinin engellenmesi. Yönetimin istedikleri değişiklik gerçekleşirse, acentelerin belgelerini karşılık göstererek, kredi alabileceklerine inandıkları anlaşılıyor.

Yiyecek-İçecek işletmelerinin meslek örgütleri ise kapatmaların ardından, dayanma güçlerinin kalmadığından dem vurarak, yeniden açılma isteklerini güçlü biçimde seslendiriyorlar.

Satır aralarında örtülü eleştiriler de var kuşkusuz. 

Aslında eleştirilerinde çok haklı olsalar da uygulamaya ilişkin, dar bir eşitsizlik eleştirisinin ötesine bir türlü geçemiyorlar. Otellerin açık kalmasını ve özellikle 4-5 yıldızlı işletmelerde; konaklayanlara hizmet amacıyla açık tutulan, lokanta ve barların haksız rekabete neden oldukları dile getiriliyor. 

Çözüm önerileri ise; “bizleri de açın” olarak özetlenebilir. Yanlış bir uygulamayı eleştirmek yerine, eşitlik talebi dışında somut istekleri yok.

Kamuoyuna yansıyan tutumlarına bakılırsa; Meslek Örgütleri yöneticilerinin dünyadaki gelişmelerden hayli uzak kaldıkları anlaşılıyor. Covid-19’un mutasyona uğradığından, turist beklediğimiz ülkelerde salgının farklı boyuta geçtiğinden ve en önemlisi Almanya, İngiltere ve Fransa’da 2 ya da 4 haftalık toplu kapanmalar gündemdeyken, kısmi açılmayı savunarak çıkış yolu aramaları çok üzücü.

Başta yiyecek-içecek işletmeleri olmak üzere, doğrudan ya da dolaylı turizmle ilgili bütün alt sektörlerin, önermeleri gereken çözüm yolu; en az 14 gün süreli ülkesel ölçekte toplu kapanma uygulanmasıdır.

Kapanma nedeniyle işletmelerin uğrayacakları kayıplar; “Vergi Beyannameleri”, “SGK Bildirgeleri” incelenerek, bu iş yerlerinin istihdam ettikleri çalışan sayısına göre belirlenecek bir çarpan yardımıyla hesaplanabilir. 

Bulunacak miktar “pandemi tazminatı” olarak, Hazine tarafından hibe yöntemiyle işletmelere ödenebilir.

Yorumlar

  • Lütfen Bekleyin.

Yorum Yaz