Yerel seçimlerin sonuçları iktidar partisinin ileri gelenleri ve bazı ileri gidenlerini şaşırtarak sona erdi. 1973 seçimlerini saymazsak, 1977 yılından bu yana ilk  kez birinci parti  olarak sandıktan çıkan CHP  seçimin galibi oldu.

Turizmciler açısından bu seçimin önemi iktidar partisinin “turizm bölgelerinde” oy kaybetmesiydi. Muhalefet üzerinde fazla durmasa da AKP’nin atadığı bir turizmci Bakanın, turizm bölgelerinde seçim sorumluluğunu üstlenmesi, kampanyaya fiilen katılması dikkate değerdi.

Seçimin turizm bölgelerinde kaybedeni, AKP kadar muhalefetten yana tutum alanlar dahil medyada başarılı gösterilen sektörden sorumlu Bakandı. 

Yüksek bütçeli reklam kampanyalarının medya haberciliğinde ne denli etkili olduğunu şimdilik ölçme olanağımız yok. Ancak Bakanlığın doğrulanmamış abartılı ziyaretçi sayıları ve kişi başına döviz harcamalarına dayalı açıklamalarının, turizm bölgelerinde yaşayan seçmenleri yeterince etkilemediği, partisinin seçimleri kaybetmesinden kolayca anlaşılıyor.

Hısım ve akrabalık ilişkilerinin etkisiyle, seçimden kısa süre önce  yüksek oranda zam yapılarak arttırılan, Ayasofya ve Efes Müze girişlerinin, koşulları belli edilmeden özelleştirilmeleri de ilgi çekici bir gelişmeydi. Yetmemiş olacak ki, turizmcilerin bu uygulamaya tepkileri sürerken, 50 yılı aşkın geçmişiyle sektörün yasayla kurulan tek meslek kuruluşu olan TÜRSAB’ı parçalama çabaları yanında rehberlik yasasını değiştirme girişimleri de ısrarla sürdürüldü.

Son aşamada yangından mal kaçırırcasına, Bodrum’ da Karaada’nın karşısındaki binlerce dönümlük orman arazisi ve kıyı bandının, yatırımcılara tahsis edileceği ilan edildi. Bir zamanlar anayasa gereği kıyıları koruma yükümlülüğünü kimseyi kayırmadan yerine getiren Turizm Bakanlığının, günümüzde hangi amaçlarla yönetildiği açıkça ortaya çıkıyor.

Doğal sit vasıfları değiştirilerek, turizm yatırımı görünümlü villa inşaatlarına açılan kıyılarda, doğayı yok etme çabalarının bu kadar üst düzeyde destek görmesi ve rastlanmadık ölçülerde süren kayırmacılık karşısında, seçimlerden yetki alarak çıkan başta Bodrum olmak üzere, CHP’li Belediyelerin açık ve kararlı tavır almaları kaçınılmaz görev haline geliyor.

Yeni seçilen Belediye Başkanının,  Bodrum’da yaşayanların sivil ve demokratik tepkilerinin öncülüğünü üstlenmesi ve var gücüyle yasaları savunarak, doğa katliamına karşı çıkması gerekiyor.

Binlerce yıllık doğal güzelliklerin imar rantına kurban edilmesini önlemek zorundayız.