• 17 Temmuz 2023 19:11
  • 0
  • 4 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Sezonun tam ortasındayız

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 17 Temmuz 2023 Sezonun tam ortasındayız

Körfez bunalımı ile başlayan, Bölgedeki siyasal gelişmelerin askeri güçle yönetilmesi süreci, 1990 yılından bu yana Türkiye’yi ve doğal olarak turizm sektörünü etkisi altına aldı. ABD’nin askeri müdahalesi ile başlayan sıcak savaş ve ardından Saddam’ın devrilmesiyle süren Bölgesel karışıklık, Türkiye’de turizmi olumsuz etkiledi. 

Oysa 21.YY başlarında Dünya ekonomisinde Çin’in büyük oyuncu olarak üretimini arttırmasıyla ortaya çıkan, küresel büyüme iyimserliği arttırmıştı. Özellikle bilgi işlem teknolojisinin sağladığı, olağanüstü hızlı işlem yapabilme olanakları, “uygarlıkların sonuna gelindiğini” savunan görüşlerle desteklendi. Bu konuda fütürist bilim insanları iddialı kitaplar yazarak,

tezlerini savundular. Azalacak çalışma saatleri ve uzatılacak tatil günlerine ilişkin varsayımları, tatilcilerin beklentilerini arttırdı. Ellili yıllardakini andıran gelişme temposuyla, artan büyük gövdeli uçak talebi, Avrupa başta turist gönderen ülkelerde, -long distance-uzak mesafelere ilgiye neden oldu. 

Özellikle AB ülkelerindeki yılda bir kez toplu tatile çıkma alışkanlığı değişti. Farklı gelir gruplarında gözlenen yeni alışkanlıklar, eskiye oranla daha çok harcayan ve beklenti eşikleri giderek yükselen tüketici profilini ortaya çıkardı. Değişim yılda birden fazla yurtdışı tatile farklı bölgelerde çıkanların taleplerinde gözlendi.

Türkiye bu süreci olağanüstü gayretle, sınırlarındaki savaşın yol açtığı potansiyel kayıplarını en aza indirme çabalarıyla geçirdi. Doksanlı yılların ortalarına doğru, bir süre önce yönetim değişikliği yaşayan, Rusya Federasyonu turizmcilerin ilgisini çekti. Bir zamanların bu kış gelecekler diye korkulan komünizm, Sovyetleri terk etmiş, yerini Rusya Federasyonuna bırakmıştı. 

Doksanlar Rusların sıcak denizlere indikleri yıllar oldu: Türkiye’ye gelişleri arttı.. Bu aynı zamanda seksenlerde başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinden gelenlerin, paylarının giderek azalacağı anlamına geliyordu. Ama o zaman bu değişikliği fark edenlerin sayıları sınırlıydı.

Pandemi ve kitle turizmindeki değişimin etkisi, dijital platformların pazar paylarını arttırdı. Bu süreçte rezervasyon ve satış yapan sitelere üç yeni yeni oyuncu daha eklendi. Kullanmadıkları zamanlarda evlerini kısa süreliğine kiraya verenlere hizmet eden, “Air B&B “platformu, Türkiye’de şiddetle yasaklanan “Uber” ve “low cost” havayolları. Başka bir etki ise Dünya ölçeğinde durma aşamasına gelen turizm hareketiydi. 

Türkiye bu süreci Rus pazarındaki büyüme ile atlattı diyebiliriz. Rus talebi Türkiye’ye geliş sıralamasını da değiştirdi. Yıllarca bu pazarda birinciliği bırakmayan, Alman ziyaretçilerle aralarındaki farkı açtılar. 

Yaklaşık iki yıldır Rusya ile Ukrayna arasında süren savaş, Türkiye’nin stratejik önemini arttırırken, iki ülkeden gelenlerin sayılarında azalma yerine artışlara yol açtı. Batı ambargosu yüzünden yurtdışına büyük ölçüde Türkiye üzerinden çıkabilen, Ruslar ile onlarla savaşmaktan çekinen Ukraynalıların sayıları yükseldi.

G. Ege kıyılarının müşterileri konumundaki İngiltere pazarı da Türkiye’ye geliş sıralamasındaki yerini korudu. Ucuzluk ve yoğun talebi ustalıkla değerlendiren uçuş planlaması ve ayrıntıları kamuoyundan özenle gizlenen bir takım yardımlar, İngilizlerin gelişlerinde artışa yol açtı. Onlar da G.Ege yerine Akdeniz Bölgesine doğru hareketlendiler.

Aynı dönemde AB ülkeleri de boş durmadılar. Tatil trafiğini topluluk içine yönlendirmek amacıyla özendirici önlemler aldılar. Özellikle “low cost” havayolları rakip tanımaz fiyatlarla İspanya, İtalya ve Yunanistan pazarlarının güçlenmesini sağladılar.

Türkiye 1980-2023 arasındaki dönemi darbe, savaşlar ve neredeyse yarısını AKP İktidarı yönetiminde geçirdi. İç politikaya dönük bir takım anlamsız kısıtlamalar, yasaklar ve yurtdışındaki “İslamofobik” eleştirilere karşın turizm, hizmet sektörünün diğer bileşenleri ve sanayi ile karşılaştırıldığında, Dünya sıralamasında üstlerde kalmayı başarıyor. Üstelik getirdiği dövize karşılık ithalat gereksinimi yüzde onun altında.

Bu koşullarda gözlenen olumlu gelişme turizmcilerin beklentilerini karşılıyor mu? Hayır. Özellikle Antalya bölgesinde iç talebi hiç dikkate almayan, işletme anlayışları yöneldikleri dış pazara göre şekillenen tesislerin sayıları ağırlıkta. Aynı eğilim Bodrum gibi iç talebe dönük bölgelerde doluluk oranlarının beklenmedik ölçülerde düşmesine neden oluyor.

Sezon sonunda ciddi sorunlara yol açabilecek bu sorun ne var ki, şimdi ilgililerin dikkatlerini çekmiyor.