Son bir-iki yıldır ülkemizde de turizm fakülteleri kurulmaya başladı. Hocaların keyfine değme gitsin..
Pek mutluyuz.. Bütün sorunlar çözülecek.. Dünyanın en iyi turizm eğitimini biz vereceğiz.. Hem de aynı hocalarla!..
Daha da önemli aynı ders ve aynı içerikleriyle!..
Ne güzel, ne güzel.. Pek mutluyuz..
Bir hokus okus pokus ile sorunlar ortadan kalkacak.. Bir heyecandır gidiyor..
İlki 1974’de açılan ve o günden bu yana verilen eğitimde pek de köklü değişiklik yapılmayan üniversitelerdeki turizm programlarının dönüştürülmesi için önemli için bir fırsat kazanılmış durumda.
Kötü olan; pek çok kimsenin bu fırsatın yeterince farkında olmamaları, ıvır zıvır işlerle uğraşmaları..
Sorun aslında kendini “öncü” ilan eden birtakım zevatların “fakülte” ile “yüksek” arasındaki farktan bihaber olmaları!..
2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın 3’üncü maddesinin e fıkrası fakültesini ve g fıkrası ise yüksekokulu tanımlıyor.
Zahmet edip bu maddeye bakılınca bakın ne görülür?
g fıkrasında yüksekokul şöyle tanımlanıyor; “Belirli bir mesleğe yönelik eğitim öğretime ağırlık veren bir yükseköğretim kurumu.”
e fırkasında ise fakülte şöyle tanımlanıyor; “Yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumu.”
Demek oluyor ki, yüksekokul, bir mesleğe yönelik eğitim yapan bir eğitim kurumu iken, fakülte ise bilimsel ve yayın yapılan eğitim-öğretim kurumudur.
Aradaki fark bu denli berrak!..
Ancak, bazıları eski derslerin devamından yanalar..
Felsefe, davranış bilimleri, psikoloji okutulmamalı; dünyadaki ve turizm piyasalarındaki gelişmeleri değerlendirebilme yetisine sahip olunmamalı ancak birkaç saatte öğrenilebilecek yatak yapımı dersi okutulmalı..
Ekonomi, işletme, finansman, pazarlama konularını doğru dürüst öğretilmemeli; zaten tedavülden kalkmış olan ticketing dersini bir dönem okutulmalı..
Kültür tarihi, sanat tarihi, İslam sanatı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı sanatını öğretilmemeli ancak birkaç saatte öğrenebileceği önbüro bilgisayar paket programını öğrenmek için bir-dönem ders okutulmalı..
Antropoloji, halkbilim, davranış bilimleri, sosyal psikoloji, sosyoloji okutulmamalı; ancak masaya servis takımlarının nasıl konulacağını öğrenmek için bir yarıyıl ders okunmalı..
Yemek kültürü, Osmanlı mutfak kültürü, gastronomi derslerini hakkıyla öğretilmeden mutfak yönetimi dersini okumalı..
Türkiye’nin güncel ve tarihi sorunlarını bilinmemeli, turistlerin ülkeyi ilgilendiren konularla ilgili sorularına dut yemiş bülbül gibi bakılmalılar ancak birkaç basit kokteyli öğrenmek için bir dönem ders alınmalı..
…………
Ve son olarak da; Meslek Yüksekokullarında okutulan dersleri okuyarak mezun olana da fakülte mezunu denilmeli..
Ne âlâ, ne âlâ..