• 20 Nisan 2021 16:18
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Turizmin geleceği

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 20 Nisan 2021 Turizmin geleceği

Turizm bu ülkede uzun yıllar dikkate değer ölçülerde destek alamadı. 

Serbest rekabet koşullarında kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, bir avuç girişimci ve çoğunluğu üniversite öğrencisi gençlerin gayretleriyle, iki askeri darbe ve sayısız ekonomik krizi atlattı.

Siyaset kurumu genel olarak, “turizmi” cari açığı kapatacak -ödemeler dengesini denkleştirecek-döviz getirmekten başka işlevi olmayan bir etkinlik gibi değerlendirdi.

Geçtiğimiz günlerde ölüm yıldönümü nedeniyle andığımız Merhum Turgut Özal, 1983 yılında askeri yönetimin ardından iktidar geldiğinde, turizmi salt bir yatırım konusu gibi gördü. 

Özal Turizm Bakanlığını ortadan kaldırıp, o zamanki adıyla İmar ve İskan Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürmek istedi. Ancak düşüncesini sektörden gelen uyarıları dikkate alarak, hayata geçirmedi.

Öncelikle Güney Antalya Projesi kapsamındaki çalışmalardan başlayarak, Antalya ve çevresindeki kamu arazilerini yatırımcılara tahsisin yollarını açan mevzuat değişikliklerini yaptı. Doğruları ya da yanlışlarıyla bugün ülkemizde turizme hizmet veren 1,5 milyon yatağın ortaya çıkmasında en büyük pay Turgut Özal’ındır.

1985-2000 yılları arasında geçen dönemde ağırlıklı olarak dış kaynaklı , -örneğin Körfez Savaşı- krizleri yaşayan Türk turizmi, 20 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin, kendi ideolojisine göre tasarlamaya çalıştığı yaklaşımlara karşı koymayı büyük ölçüde başardı. 

Uyduruk “helal sertifikası” uygulamaları, haremlik-selamlık ayırımı yapan sözüm ona “İslami Otel” girişimleri bekledikleri sonuçları vermedi.

Ama AKP’nin savurgan ekonomik politikasının yanında, turizmin olmazsa olmazını oluşturan; evrensel demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü, insan haklarına, doğaya, kadınlara yönelik şiddete karşı çıkma, farklı inanç ve kültürlere saygı gösterme konularındaki tutumu, pandemi öncesinde de Türkiye’ye yönelik talebin azalmasına yol açtı.

Yukarıda başlıklarını vermeye çalıştığımız olumsuzlukların üstüne, kararsız ve savrulan bir çizgide sürdürülen dış politikadaki hatalar da eklenince, turizm sektörü hızla çıkmaza girdi.

Saraydan atamalarla sürdürülen yeni siyasal sistemde, içlerinden çıkan bir bakanın görevlendirilmesi ise turizmciler açısından bakıldığında, sektörün “pandemi” etkisinden daha fazla zarar görmesine yol açtı.

Çok kötü yönetilen bu süreçte, Türkiye’nin vaka artışlarında dünya birinciliğine yükselmesi, üç büyük pazarın ülkemize gelecek yurttaşlarını engellemesi sonucunu doğurdu.

Turizm; şu anda kapasite büyüklüğü, etkilediği sektörler ve kredi kullanımı kaynaklı riskleri açısından, salgının etkisiyle dünya ölçeğinde büyük bir değişimin eşiğinde. 

Gelişen digital teknolojinin turizm üzerindeki küresel etkilerini, Türkiye’ye geleneksel talep yaratan ziyaretçi profilinin, ekonomik durumlarını da dikkate alan, yeni bir turizm modelinin oluşturulması, her zamankinden daha fazla önem taşıyor.

Konularında yetişmiş bir milyonu aşkın turizm çalışanının, en azında kısa çalışma ödeneğinden (KÇÖ) yararlandırılmaları çok acil hale geldi.

Ancak asıl yapılması gereken, dünyadaki gelişmeleri sağlıklı yöntemlerle analiz ederek, yatırımcıların toplam riskleri ile değişen piyasa koşullarını dikkate alan, en az orta vadeli bir yeniden yapılanma modelini, en kısa sürede hayata geçirmek olduğu anlaşılıyor.

İlk adım; Turizm ile ilgili STK’lar, sendikalar ve meslek kuruluşları, ekonomistler, turizm profesyonelleri ve uzmanlarının, finans kuruluşlar ile bir araya gelerek, gerçek durumu ortaya koymalarıyla atılmalıdır.

İkinci aşama ise alınacak önlemlerin, hayata geçirilmesi için gerekli kaynakların saptanması, eylem planlarının hazırlanması ve şeffaf biçimde kamuoyu ile paylaşılmasıdır.

Görünen; 2021 yılı sonrasında da bir süre daha 2019 yılı sayılarına ulaşılamayacağıdır. 

Türkiye’nin özel durumunda söz etmeye gerek var mı?