• 25 Ocak 2024 12:40
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

TÜRSAB ile geçen 52 Yıl

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 25 Ocak 2024 TÜRSAB ile geçen 52 Yıl

TÜRSAB; elli iki yıllık geçmişiyle turizmde ülkenin en köklü meslek kuruluşu. Aslında “kamu kurumu” niteliği taşıyan yanıyla, gerçek anlamda bir sivil toplum örgütü. Demokratik ve yargıç denetiminde gerçekleşen seçimler ile göreve getirilen bütün kurulları, denetime açık ve doğal olarak şeffaflığı önceleyen bir anlayışıyla yönetilir. Türkiye’nin dört bir yanında; üye seyahat acenteleriyle, turizmin hemen her alanında ülkemizi ziyaret eden yabancı konuklara ve yurtdışına giden yurttaşlarımıza hizmet veriyor.

Kurulduğu 1972 yılından bu yana her yıl artan döviz gelirlerinin elde edilmesine, özellikle pazarlama alanında katkıda bulunur. Dünyanın bütün Pazar ülkelerinde, Türkiye’ye turist gelişini arttırmaya çalışan bir üyesine rastlamak mümkündür. Tanıtım ve turizm ile ilgili etkinliklerde, örneğin bir fuarda, TÜRSAB’ın standı ya da en azından bir görevlisi ile karşılaşılır.

TÜRSAB’ın özgün yapısı ve etkinliği bazılarını rahatsız ediyor olmalı. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı anlaşılmaz bir nedenle TÜRSAB’ın 52 yıllık kurumsal kimliğini yok ederek, bölmeye ve Türkiye ibaresini kaldırmaya çalışıyor. Dar katılımcı sayısı ile gerçekleştirilen toplantılarda dahi Bakanlık, yasa değişikliğine ilişkin makul ve anlaşılır gerekçe öne süremiyor. 

Devlet gelenekleriyle uyuşmayan ve diğer Bakanlıkların görev ve yetki alanlarına giren konularda yapılan hatalar yüzünden, ilk tasarıda üç kez düzeltme yapılmasına karşın, seyahat acentelerine iletilen bir taslak metin henüz kamuoyu ile de paylaşılamadı. 

Toplantılarda anlaşılan; Birliğin “hac ve umre” yapan üyelerinin ayrılarak, farklı bir çatı altında toplanmalarını amaçlandığı şeklinde tanımlanabilir.  TÜRSAB’ın biner üyeden oluşacak “birliklere” bölünmesini öneren yapılaşma modeli, köklü bir kuruluşu etkisizleştirme niyetini de aşan bir ele geçirme operasyonunun tasarlandığı izlenimini uyandırıyor. 

Geçmişte genç bir meslektaşım olan görevdeki Bakanımızın, büyük bir seyahat acentesinin sahibi oluşu, turizmci kimliği, üstelendiği bu güç görevde ticari başarılarını gölgede bırakacağı izlenimi uyandırıyor. 

TÜRSAB’ı tasfiye etmeyi amaçlayan son girişimi ise merhum  Ruhi Su’nun türküsünü anımsattı.. 

“Ağaç demiş ki, baltaya

Sen beni kesemezdin ama

Ne yapayım ki, sapın benden

Bak şu ağacın bilincine sen

Ölen ben, öldüren benden..

Geride bıraktığımız 70’li yılların sonunda başlayan TÜRSAB yolculuğumun, kişisel hayatımın en güzel yıllarını kapsadığını hiç unutmadım. 

Kıbrıs Barış harekâtını, 24 Ocak kararlarıyla kökten değişime uğrayan ekonomideki alt üst oluşları, terör ve askeri müdahaleleri, yurtdışında ülkemize uygulanan ambargoları, yokluk ve kuyrukları da. 

Arkadaşlarımla birlikte TÜRSAB’ı hedef alan, sayılarını anımsamadığımız girişimleri nasıl savuşturduğumuzu, Birliğimizin kimliğinden taviz vermediğimizi de hiç unutmadım. Özellikle 12 Eylül askeri rejiminde Birliği korumak amacıyla verdiğimiz mücadeleyi de.

Serbest seçimlerin yapılmasının ardından, rahmetli Özal’ın ilk hükumet programında; turizmi sadece fiziki yatırım olarak değerlendiren yaklaşımı hala  belleğimdedir. Hazırladığı Hükumet Programında, Turizm Bakanlığını kapatma girişimine nasıl karşı çıktığımızı dün gibi anımsarım.

TÜRSAB hepimizin altında toplanacağımız çatıdır. Mesleğimizin genel çıkarlarını savunan, gelişmesini sağlayan, serbest rekabet kurallarını ve nitelikli hizmetin standartlarını belirleyen güç kaynağımızdır. 

TÜRSAB’ın bölünerek etkisizleştirilmesi, adından TÜRKİYE’ nin çıkarılması kabul edilemez.