fvw | TravelTalk: Flix uluslararası büyümeye ne zaman başladı, bugüne kadarki dönüm noktaları nelerdi?
Max Zeumer: 2013’te kurulduktan sonra 2014’te Almanya’dan Avusturya, Çekya ve İsviçre’ye ilk uluslararası hatlarımızı açtık. 2015’te Fransa ve İtalya gibi büyük Avrupa pazarları geldi. 2018’de Flixbus ile ABD’ye adım attık, aynı yıl Flixtrain Almanya’da ilk seferlerini yaptı. Bugün Şili, Meksika ve Brezilya dahil 45 ülkede faaliyet gösteriyoruz. En yeni pazarımız Avustralya. Böylece beş kıtada operasyon yürütür hale geldik.

ABD pazarı ve bir ikon markanın satın alınması öne çıkan kilometre taşları arasında yer aldı.
ABD, Avrupa dışındaki ilk pazarımızdı. 2018’deki başlangıçtan Greyhound’un 2021’de satın alınmasına kadar, sektöre yenilikçi iş modeli ve yapay zekâ destekli teknolojiler getirerek uzun mesafe otobüs taşımacılığında bir dönüşüm başlattık. Otobüsler ABD’de zaten vardı, ancak imajları eskimişti. Amacımız yeni yolcu kitlelerini otobüsle tanıştırmaktı.

Sonuçlar beklendiği gibi mi oldu?
Evet. İlk dönemlerde ABD’deki yolcularımızın yarıdan fazlası daha önce hiç uzun mesafe otobüsle seyahat etmemişti. Pazarı büyüttük ve özellikle Y kuşağını kazandık. Bugün Flix ve Greyhound birlikte Kuzey Amerika’nın en büyük uzun mesafe otobüs ağını işletiyor; ABD, Meksika ve Kanada’da 1.600’den fazla noktayı bağlıyoruz.

Yeni bir pazara girerken hangi kriterler belirleyici?
Küresel teknoloji platformumuz sayesinde yeni ülkelere oldukça verimli şekilde açılabiliyoruz. İş modelimiz her yerde aynı: varlık hafif (asset-light), veri odaklı ve yerel iş ortaklıklarına dayalı. Kendi otobüs filomuz sadece Greyhound ve Türkiye’deki Kamil Koç’ta sınırlı ölçüde var. Bunun dışında regülasyonlar, rekabet, pazarlama ve yerel otobüs endüstrisini iyi anlamak şart.

Girdiğiniz ama sonradan çıktığınız pazarlar oldu mu?
Sadece Rusya. İşler iyi gitse de ahlaki nedenlerle bu pazardan çekilme kararı aldık.

Bugüne kadar en önemli kazanım ne oldu?
Farklı diller, para birimleri ve yasal çerçevelerle çalışabilen küresel bir teknoloji platformu kurduk. Modüler yapı sayesinde yerel ekipler uyarlamalar yapabiliyor. Bu, dünyanın en büyük ulaşım ağlarından birini yönetmemizi sağlıyor.

Genişlemede hangi trendleri izliyorsunuz?
Yapay zekâ en önemli başlıklardan biri. Rota planlaması, fiyatlandırma ve müşteri hizmetlerinde daha akıllı kararlar alıyoruz. Talep–arz dengesini dinamik biçimde yönetiyoruz. Üretken yapay zekâ, çok dilli pazarlarda müşteri iletişimini kolaylaştırıyor. Ancak teknolojiyi sadece gerçek değer yarattığı yerde kullanıyoruz.

Yurt dışında tren operasyonları da olacak mı?
Şu an küresel ölçekte Flixbus ile varız, Flixtrain ise Almanya’da faaliyet gösteriyor. Sipariş ettiğimiz 65 Avrupa yüksek hızlı treniyle Flixtrain’i Avrupa demiryolu pazarında güçlü bir oyuncu yapmayı hedefliyoruz. Detayları ilerleyen dönemde açıklayacağız.

Geleceğin seyahati sizin için ne ifade ediyor?
Sürdürülebilir, erişilebilir ve kolektif olmalı. Elektrifikasyon ve otonom sürüş uzun vadede sektörü dönüştürecek. Bir dönem “eski” görülen otobüsler bugün sürdürülebilir mobilitenin önemli bir aracı haline geldi.

Yeşil Flixbus’lar ne kadar yeşil?
Bilim Temelli Hedefler Girişimi kapsamında elektrikli, Bio-LNG ve HVO gibi alternatif teknolojileri test ediyoruz. Şu anda dünya genelindeki yaklaşık 5.000 Flixbus’un 120’si alternatif yakıt veya tahrik sistemleriyle çalışıyor.

Flix’in büyümesini bir yolculuğa benzetirsek, hangi aşamadasınız?
Yola çıktık, birçok durak yaptık ve şimdi asıl uzun etabın başlamak üzere olduğunu hissediyoruz.

Flix Kısaca
Flixbus, 2013’te Münih’te André Schwämmlein, Jochen Engert ve Daniel Krauss tarafından kuruldu. 2018’den bu yana Flixtrain markasıyla demiryolu taşımacılığında da yer alıyor. Flix SE’ye ait olan şirket, 2024’te 5.600’den fazla çalışanı, 90 milyonu aşan yolcu sayısı ve 2 milyar euroyu aşan cirosuyla küresel ölçekte güçlü bir oyuncu konumunda.