Bir Logo Hikayesi
Logo; bir şirketin imzası, şirket imajının görsel hafızamızda yer eden yansımasıdır. Etkisi yıllarca süren çok başarılı logo örnekleri olmuştur, bilirsiniz.
Yönetim sorumluluğunu aldığım yeni hastane için bir logo tasarımı gerekiyordu. Bu hassas konuda, bağlı olduğum CEO'dan destek almaya karar verdim.
Heyecanla parlayan gözleriyle: ’O iş bende! Bana 3 hafta ver, en iyi çalışmayı yaptıracağım. Eminin çok beğeneceksin’ dedi.
Üç hafta sonunda elinde gururla taşıdığı katalog benzeri bir klasör ile geldi.
Kendisi Avrupalıydı ve logo tasarımını İsveç’te çok güvendiği bir grafik tasarım firmasına hazırlatmıştı.
Yüksek kalite kağıda basılmış belgeleri dikkatle incelemeye başladım. Böyle bir çalışmayı ilk kez görüyordum. Oldukça özgün tasarlanmış logo, antik dönemlere ait bir tür Mısır güneş kursuydu. Tüm kullanım ihtiyaçları için, antetli kağıttan bayrağa, üniformadan kahve kupasına, kartvizitten tabelalara, ambulans giydirmeden eşantiyon kalemlere kadar düzenlenmiş, ölçüler, açılar, milimetrik hesaplarla belirtilmişti. Akla gelen gelmeyen tüm eşyalar için gerekli renk kodu, orantılar, tıpkı bir mühendislik çalışması gibi sergileniyordu bu katalogda.
Anlatmaya başladı CEO: ‘Bu aslında hareketli bir sembol. Dışarıdan içeriye ve sonra içeriden dışarı doğru hareket eden bir enerjinin sembolü. Tıpkı hastanemiz gibi. İnsanlar içeriye hasta olarak gelecekler ama iyileşmiş olarak çıkacaklar. Ve renk çok önemli! Herhangi bir renk değil. Mavi ama hangi mavi? Bu rengin bir adı ve kodu var; %100 Cyan Mavisi. Başka bir mavi değil. Farklı bir ton değil. Bu çok önemli. Asla farklı olmamalı. Bunu senden önemle rica ediyorum.’
Hayranlıkla hevesli anlatımını dinledim. Ona ‘tabii ki, merak etmeyin’ derken, içimden de bir yandan ‘eyvah!’ dedim. Çünkü çalışma koşullarını biliyordum az çok. 25 yıl önceki standartları düşünün. Biraz bahseder gibi oldum. ‘Ben sana güveniyorum ve logomuzu sana emanet ediyorum. Ne olursa olsun sen bu logo kurallarının dışına çıkma’ dedi ve ekledi; ‘Özellikle ön cephedeki büyük duvar. Oraya en büyük ölçülerde yerleştirmeliyiz logomuzu. Ama öyle plastik, metal olmamalı. Daha estetik, farklı bir malzemeden olsa?’…. Ben de kaşınıyordum doğrusu; ‘Seramik yapalım!’ dedim birden…’’Evet. Bravo! Seramik olsun, hemen araştırmaya başlayalım.’’ dedi ve gitti.
Fiyat almaya başladık tüm bölge firmalarından. Çok rağbet gören bir sipariş değildi bu. Ve şüphesiz benzeri olmayan çok zahmetli bir çalışma olacaktı. Sanki firmalar işi almayalım diye astronomik fiyatlarla bize döndüler. Moraller bozuldu. Ama vazgeçmiyorduk. Çünkü görebiliyorduk ortaya çıkacak özgün güzelliği.
O günlerde eski bir dostum uğradı hastane inşaatımıza; hayırlı olsun ziyaretine. Kendisinin farklı bir yaşam tarzı vardı. Almanya’da mimarlık okumuştu. Alanya sevdalısı idi. O zamanlarda çarşıdaki mütevazı atölyesinde takı tasarımları yaparak geçimini sağlıyordu. Çoğu zaman atölyedeki uyku tulumda uyuyor, gençlere ücretsiz resim dersleri veriyor, engelli vatandaşlar için takılar yapıp gelirini derneklere bağışlıyordu. En büyük hobisi sabah erken saatlerinde kale civarında dalmak ve arkadaş edindiği iki ahtapotla yüzmekti.
Sohbet sırasında, kendisi bir sanatçı olduğu için, logo maceramızdan ve karşılaştığımız zorluklardan bahsettim. Duvara işlemeyi hayal ettiğimiz seramik logo için aldığımız fiyatlar karşısında nasıl şok olduğumuzu anlattım.
Sonuna kadar dinledi, hiç eksik etmediği gülümsemesi ile… Sonunda, ‘Üzülme dostum, ben yaparım’ demez mi…
‘’Sağol, varol… Ama bu gerçekten ağır bir iş. Çok büyük bir alan bahsettiğim. Süre de kısıtlı. Hem bu ödemeleri yönetim kurulu kabul etmiyor.
Galiba sonunda sıradan bir tabela yapıp geçeceğiz. ’dedim.
‘Hayır, vazgeçme. Ücret önemli değil. Ben maliyeti çıkarırım. Hem tek başıma olmayacağım. Güzel sanatlarda öğrencilerim var, yardımcı olurlar. Sen bana ölçüleri ver’ diye devam etti.
Önemle uyardım; ‘Bak, renk te çok önemli. %100 Cyan Mavisi diye bir renk. Ton bile farklı olmayacakmış. Seramik, fırınlanacak, renk tutturmak, çok çok zor, değil mi?’
‘Sen merak etme, renk buysa, bu olacak demektir. Zaten böyle yapılmalı bu tür çalışmalar. Ne kadar süre var, onu bileyim’ dedi sakince…
‘Açılıştan önce logomuz duvarda olsun istiyoruz. Yani bir ay süremiz kaldı ‘diyerek, yine de vazgeçirmeye çalıştım.
‘Tamamdır’ dedi, belgeleri aldı ve gitti. Daha sonra arayarak maliyeti bildirdi: ‘Tüm masraflar ile 4 bin Euroyu buluyor. Ama parçalı ödeme olabilir, hepsinin acelesi yok. Molalarda kahve ve çikolatamı eksik etme lütfen, biliyorsun, o sende.’
Aldığımız en düşük fiyat 35 bin Euro idi. ‘Peki’ dedim, başlayalım. Merak ediyordum gerçekten nasıl bir şey ortaya çıkacak ve dostum bunu başarabilecek mi…
Bu arada 14 ortaktan oluşan yönetim kurulu üyelerinden bazıları gün aşırı ofisime gelip; ‘Bir arkadaşa kartvizitleri yaptırıyorum’, bir diğeri; ‘ambulans giydirmeleri bizim bir tanıdık yapacak’, bir başkası; ‘Broşürleri yaptırdım, bak ne güzel oldu’ diyerek açılışa katkılarını sunuyorlardı.
Bu güzel bir dayanışma idi ama tüm yapılan işlerde logo standartları kesinlikle dikkate alınmamıştı. Logomuz gittikçe şekil ve ölçü değiştiriyor, yazı karakterleri çeşitleniyor, mavinin 50 tonu önümüze seriliyordu.
Ben, ‘Değerli Hocalarım, katkılarınız için teşekkürler ancak bizim logo rengimiz %100 Cyan mavisi. Lütfen yapılan işlerde bunu bildirelim’ dedikçe onların; ‘Mavi mavidir işte, ne fark eder.... Neyse bunları bitirelim, artık yaptırmış bulunduk, sonrakileri öyle yaptırırsınız...’ cevapları, CEO'ya saç baş yoldurtuyordu.
İki hafta sonra, büyük duvara seramik logomuzu yapacak olan dostum, bir kamyonetle ve yanında bir öğrencisi ile geldi. Özenle sarılmış malzemeleri açmaya başladık. 2 metrelik ağır seramik kollar, harfler teker teker açılıp yere dizildi. Renk mi? Evet! Tam olarak %100 Cyan mavisiydi tüm parçaların renkleri. Renk tam olarak tutturulmuştu. CEO'nun keyfi yerine gelmişti. Gururla tebrik etti sanatçımızı.
‘Şimdi asıl zor olan fiziksel çalışma başlayacak. Matkapla duvarda çalışacağım, yerlerini açacağım. Ve sonra tek tek yerleştirip yapıştıracağım.10 gün kadar da o sürer.’ dedi ve işe koyuldu hemen.
Gün boyu ön cepheye kurduğu iskelenin üstünde çalışıyordu. Bazı geceler geç saatte hastanenin önünden geçerken iskelenin üstünde bir karaltı görüp duruyordum. Bakıyordum, bizimki bir harfi tutturmuş, yapışmasını bekliyor. Neşeyle selamlıyordu beni ; ‘Kusura bakma, 10 dakika kadar daha tutmam lazım, el sallayamadım sana’
Bir yönetim kurulu üyemiz çalışma sırasında pencereden başını uzatıp seslendi bana ve arkadaşıma; ‘Siz şimdi bunu seramik yaptınız ama Alanya güneşli, nemli. Kaç yıl dayanacak ki bu iş orada?’
‘Hocam, 2000 yıl kadar dayanır. Ama sonrasını garanti edemem’’ diyerek gülümsedi dostum. Sonra beni gösterip ;’İsterseniz arkeoloğa soralım. Sizde en önemli buluntu seramiktir değil mi? Binlerce yıl sonra ortaya çıkan.’’
Evet, zamanın lehine işlediği bir malzemeydi seramik. Yıllar geçtikçe sağlamlaşır, adeta taşa dönerdi.
Tüm projeyi zamanında yetiştirdi dostum. Ödemesini de taksit taksit güç bela alabildi, müdahalelerimizle…
Hastane açıldığında, logomuzun renk ve ölçeklerine TAM olarak uyan tek çalışma, öndeki büyük duvara yapılmış olan bu logo çalışması oldu.
Açılış gerçekleşti, hasta olarak giren insanlar sağlıklı olarak çıkmaya başladılar hastanemizden.
Sonra…
Profesyonellik dışı uygulamalara tahammül edemeyen CEO, istifa etti.
Hastane birkaç yıl sonra başka bir gruba satıldı, duvardaki logo balyozlarla sökülüp yerine metal başka bir tabela kondu.
Sanatçı dostumun mütevazı atölyesine hırsız girdi, tüm bilgisayar ve ekipmanları çalındı. ‘Alanya beni sevmedi galiba‘ dedi ve başka bir tatil yöresine taşındı.
Hala ihtiyacı olanlar için seramik süs eşyaları yapıyor.
Ben mi? Turizme geri dönüp anılarımı sizlerle paylaşmaya başladım.
Evet, hastane el değiştirdi, seramik logomuz söküldü, ben de hastanenin satışından bir süre önce ayrıldım.
Ancak bu deneyimde gördüm ki, kalıcı olan logoların fiziksel yapıları değil, insanlara yaşatılan duygular…
İşte bu yüzden anılarımı yazıyorum, çünkü hiçbir balyoz anıları hafızadan söküp atamıyor.
Ve biliyorum ki, kalıcı olan dostluk, sanat ve emek yeni yolculuklarda bize rehberlik etmeye devam edecek.
Lütfen Bekleyin.