Kurumsallaştıramadıklarımızdan mısınız?
Kurumsallaşma yılların tartışmasıdır. Bir türlü içselleştirilememiş pek çok sektörel kavram gibi ya anlaşılmamıştır ya da yanlış anlaşılmıştır.
Bazen bir kavramı anlamak için karşıt anlamlarına başvurmak faydalı bir yöntemdir.
Kurumsal yapılanmanın karşıt anlamları:
-Sistemsiz, doğaçlama yönetim,
-Patron merkezli yönetim,
-Gayri resmi, geleneksel yönetim,
-Aile tipi yönetim ve
-Kişiye bağlı yönetimdir.
Bu yaz, turizm medyası başta olmak üzere, hemen her platformda karşılaştığımız, ‘Sizce turizm neden kötüye gidiyor?’, ‘Rekorlar kırılıyorsa, neden herkes mutsuz?’ soruları, meslektaşlarımız tarafından çok renkli yorumlarla cevaplanıyor. İşin derinlerde yatan tek sebep ise, işletmelerin kurumsallaşamamış olması.
Son zamanlarda artık bu kavram gündeme bile gelmiyor. Öğrenilmiş çaresizlik ya da ‘Bize uymaz’ gibi yaklaşımlar sebebiyle olmalı.
Belki de içerdiği ‘bürokrasi’ ibaresi yüzünden hantal veya karmaşık sanıldığı için. Halbuki bürokrasi kontroldür.
En kötü ihtimal ise ’Şeffaflık işimize gelmiyor’ gerçeği maalesef. Ülkenin en büyük otel zincirlerinden birinin yönetim kurulu üyesi 'Bizim atacağımız tek kurumsal adım, otellere genel müdür almak oldu’ diye itiraf etmişti bir zamanlar. Sonraki yıllarda daha da büyüdüler ama gelişmediler.
Kötü gidişata yönelik ilginç yorumlardan biri ise, ‘İnşaat firmaları otelcilik sektörüne girdiğinden beri gidişat kötü.’’ şeklindeydi. Evet, şirket ünvanında ‘Yatırım Ticaret İnşaat… A.Ş’ olmayan otel yok gibi.
İnşaat firmaları son 40 yıldır sahillerimize binlerce otel kondurdu ve pek çoğu turizm işletmeciliğine devam etti. Çok başarılı örnekler olduğu gibi, bu sektörel geçişlerde, turizm ruhunu erozyona uğratan örneklerle de doldu taştı, çiçeği burnunda turizm bölgelerimiz. Hatta bazılarının, başta çok ta niyeti yok iken turizme girmeye, otelleri anahtar teslim devrettikleri turizm şirketlerinin batmaları sebebiyle biraz da mecburiyetten sektörün içinde buldular kendilerini.
Sonra bu işi de sevdiler. Yaşamın en güzel renklerini barındıran bu sektör sevilmeyecek gibi de değildi. Ancak inşaat şirketleri mevcut kurumsal yapılanma örneklerini bile bu sektöre taşımayı gerekli görmediler nedense. Aslında inşaat kontrol demekti. İnşaat ekip çalışması, bayrak yarışı, usta çırak ilişkisi ile organize olmanın en güzel örneği, zamanla yarış demekti. İnşaat kurumsallık, profesyonellik dışı çalışmanın riskli olduğu, aksi halde büyük bedeller ödetilen sektördü.
Keşke bu bakış açısı turizme de yansıtılabilseydi.
Bu yönetimlerin otel personeline görev tanımları dışında bir talimat verirken, ‘Sizler ..Premium Resort and Spa ya değil, .. İnşaat Yatırım Ticaret A.Ş. ye personel olarak alındınız. Bu yöndeki talimatları da yerine getirmeme hakkınız yok’’ söylemleri sıkça duyulmaya başlandı. Genel Müdür dahil tüm personel toplam bir işgücü olarak görülüp, aralarında görev tanımlamaları ve ast üst ilişkisi olması göz ardı edilerek ‘otel misafirine hizmet’ unsurları dışında talimatların da yerine getirilmesi beklendi.
’Ofiste oturan yönetici istemiyoruz’ diye başlayan;
’Adam genel müdür ama bakıyoruz gerekirse lobideki boşları bile topluyor’
‘Executive Housekeeper'ın elinde süpürge alanı makbuldür’
‘Bir tane departman müdürünün yanında çelik metre yok yahu ‘
‘Bu eleman İsviçre çakısı gibidir, her işe koşar’
‘Önemli olan kazan dairesi, denge havuzları ve galerilerdir, her gün dolaşılacak’
‘Buradaki eğimi hiçbiriniz görmedi mi?’ söylemleri tanıdık geldi mi? Otelde neredeyse eküriniz haline gelen tek departman müdürü Teknik Müdür artık değil mi?
Kaç yönetici, biraz da mecburiyetten, ‘Ben ofis kullanmam, hep sahadayımdır, sadece gömlek değiştirmek için giderim ofise’ demek zorunda kalmıştır iş görüşmelerinde.
Halbuki geçmişin efsane yöneticileri yaptıkları seri ofis toplantıları, planlamaları ve liderlik vasıfları ile anılırdı bir dönem.
Tek sorun bu da değil tabii.
‘Ben, gelinini başka yerde çalıştırıyor dedirtmem, İnsan Kaynakları yapalım, ne de güzel yapar işte’
‘Satın alma kritik yer, güven şart, amca oğlu yakışır oraya’
‘Güvenlik dedin mi, bizim yeğen, uçan kuşu bildirir bize’
‘Bizim oğlan animasyonun maskotu gibi, biraz da o çalsın dedik, bu akşam Dj'lik yapacak’ söylemleri ile süslenen yapılanmalar... Yani Aile şirketleri de kurumsallaşma karşısındaki en büyük engel.
Yanlış anlaşılmaya çok müsait bu konuyu örneklendirirken yine aynı hataya düşmeyelim:
Boya badanadan anlayan mutfak personelinin veya elektrik ustası sertifikası olan bir garsonun kış tadilatları için istihdam edilmesinin tabii ki olumlu yanları vardır.
Yerde görülen çöpün otelin tüm birimleri tarafından alınıp çöpe atılması, doğal bir davranıştır. Hep birlikte yapılan genel çevre temizlikleri keyifli bir aktivitedir.
Aile bireyleri organizasyon şemasında yer alabilir, liyakatleri ve sınırlar koyabilme yetenekleri dahilinde. Ve her şeyin bir yöntemi, eğitimi vardır.
Kurumsallaşmak, tamamen resmiyete yöneltmek değil, istikrar ve güven demektir. İşletmelerin tek garantisi, kurdukları sistemdir.
Örneklerde gördüğümüz kaotik sahnelerin yerini sürdürülebilirlik ve saygınlık alır. Kalifiye personel işletmede kalmak ister.
Sezon başında ekip olarak çekilen fotoğraftaki kadronun tamamı sezon sonu yemeğinde de varsa, başarı budur.
Nereden mi başlamak lazım? Vizyon-Misyon demeyeceğim ama güncel ‘Organizasyon şemanız’ en iyi başlangıç olur.
Tabii, lobilere dekor olarak asılması için değil, tüm sistemi en gerçekçi şekilde yansıtması için.
Organizasyon şeması olmayan işletme, her gün yeniden kurulur.

Lütfen Bekleyin.