Depremin turizme etkisi
Deprem nedeniyle GüneydoğuAnadolu’nun büyük ölçüde etkileneceğini öngörmek zor değil. Gezgin için kalacak ne yer kaldı, ne yiyecek içecek, gezecek yer kaldı. İnsan da kalmadı işin doğrusu. Halk göç ediyor bulabildiği neresi varsa.
Turizmden uzun bir süre ekmek yenemeyecek deprem bölgelerinde.
GÜVENLİK
Şimdi asıl sorun güvenlik. Yarın ülkemize gelecek turistlerin kafasında deprem değil, olası bir depremde kalacakları binaların, otellerin depreme dayanıklılıkları konusunda güvence.
Adıyaman’da koca otel içinde KKTC vatandaşı sporcuları, rehberleri ve rehber adaylarını yuttu.
Yarın bu otele benzer bir şekilde otellerimizin yıkılmayacağını belgelememiz gerekiyor. Herkesin kafasında bu soru oluşacak.
TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı vakit geçirmeden, İstanbul ve bilinen deprem fay hatları üzerinde bulunan kentlerimizdeki konaklama tesisleri başta olmak üzere turizm amaçlı kullanılan ülkemizdekitüm yapılar için depreme dayanıklılığı belirten Güvenli bina sertifikasını almayı zorunlu tutmalı, belli bir süre içinde bu belgeyi almayanların çalışmaları durdurulmalıdır. Bunu tüm oteller için yapmak zorundayız.
Nasıl güvenli turizm belgesini otellerimiz sağlık amaçlı alarak yapılması gerekeni en iyi şekilde yaptı, bunu da yapmalıyız.
Mikrotremor tekniği ile zemin ve yapı tekniği ile zemin ve yapı titreşim periyodunu ölçerek yapının kaç şiddetinde depreme dayanabileceği, binaya hasar vermeden, Karot ile delmeden, betona zarar vermeden artık hızlıca ölçülebiliyor.
Japonya depremin her an yaşandığı bir ülke ama hiçbir turist bu nedenle seyahat etmekten korkmuyor, vaz geçmiyor Japonya’yı görmekten. Biliyorlar ki binalar yeterince güvenli.
Kim yapar bilmiyorum ama, birileri pek yakında bu deprem korkusunu ülkemizin üzerine şal gibi atıp, turist potansiyelini kendilerine çekmeye çalışacak.
Turizm bu ülkenin can simididir. Korumak öncelikle turizmcilerin görevidir.