Strateji Söz Değil, Sistemdir — Eylemdir
Son günlerde turizm sektöründe, başta Sayın Turizm Bakanı olmak üzere, çeşitli meslek örgütleri ve STK başkanlarının sık sık stratejiden söz ettiklerini duyuyoruz. Ancak dikkat ederseniz, bu “strateji” çoğu zaman bir söylemden ibaret. Yazılı bir belgeye, ölçülebilir bir hedefe ya da sistematik bir eylem planına dayanmıyor.
Oysa strateji, yalnızca bir fikir ya da niyet değil; bilgisel bir temele oturmuş, sistematik bir eylem zinciridir. Strateji, yönü belirler; taktikler ise bu yönü gerçekleştirmek için değişebilen adımlardır. Değişmeyen hedef içinde değişebilen uygulamalar… Ama her durumda ölçülebilir bir yol haritası gerektirir.
Türkiye’de “turizm stratejisi” kavramı aslında 1980’li yıllardan bu yana çeşitli kalkınma planlarında yer aldı, fakat çoğu zaman genel temennilerle sınırlı kaldı. İlk kez 2007–2013 döneminde, 2023 Turizm Stratejisi başlığı altında kamu ve özel sektör iş birliğini içeren bir çerçeve ortaya kondu. Ancak bu stratejide bile özel sektörün öneri ve talepleri eyleme dönüşemedi.
Katılım oldu, ama uygulama yoktu. Dinlenildi, ama paylaşımcı bir yönetişim kurulmadı. Bugün ise bırakın eksik uygulamayı, ortada yazılı bir strateji metni bile bulunmuyor. Konuşuyoruz, ama planlamıyoruz. Söylüyoruz, ama ölçmüyoruz. Bu, strateji değil — retoriktir.
Oysa aynı dönemde, örneğin İspanya, tüm dünyaya açık biçimde 2030 Turizm Stratejisini yayımladı.
Metin kısa, net, ölçülebilir ve paydaş odaklı.
Stratejinin temel eksenleri dikkat çekici:
• Sürdürülebilirlik: Çevreye duyarlı turizm politikaları ve iklim uyumlu altyapı.
• Yerel kalkınma: Turizmin yalnızca gelir değil, toplumsal fayda yaratmasını sağlamak.
• Dengeli planlama: Aşırı turizm baskısını azaltmak için “turizm yoğunluğu atlası” oluşturmak.
• Kamusal alanlar: Plazalar, meydanlar, sahiller gibi toplumsal alanların turizmle birlikte yeniden işlevlendirilmesi.
• Katılımcı yönetişim: Kamu, özel sektör, akademi, sendika ve yerel halkın birlikte karar aldığı model.
• Dijital ve yeşil dönüşüm: Teknolojiyle verimlilik, doğayla uyum.
• İnsan odaklı yaklaşım: Turizmi sadece turist için değil; yerel halk, çalışan ve işletme için de kurgulamak.
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, bu belgeyle birlikte “İklim Acil Durumunu turizm stratejisine dâhil ettik” dedi. Ayrıca “Turistik Konut Gözlemevi” adlı yeni bir kurum kuruldu. Bu kurum, kısa dönem kiralamaların bölgesel etkisini ölçmek ve yerel halkla turist arasındaki dengeyi korumak için veri üretecek.
Yani strateji, sadece hedefleri değil; bu hedeflerin takibini sağlayacak kurumsal yapıları da tanımlıyor.
Türkiye’de bizde olmayan tam da budur: kurumsallaşmış bir stratejik sistem.
Bizde strateji, genellikle tanıtım kampanyalarına ya da mevsimsel kararlarla şekillenen bütçelere indirgeniyor.
Turizm gibi çok paydaşlı, çok katmanlı bir alan ise “tek merkezden” değil, çoklu akılların ortak çalışmasıyla yönetilebilir.
Strateji; plan, veri, izleme ve eylem döngüsüdür. Bu döngü kurulmadığında söylem, sloganlaşır; sektör, yönsüzleşir.
Oysa strateji yalnızca teknik bir araç değil, aynı zamanda etik bir tutumdur.
Bu noktada devreye stratejik cömertlik girer.
Stratejik cömertlik, gücü paylaşma, bilgiyi açma, başarıyı kolektif bir değer olarak görme becerisidir.
Turizmde stratejik cömertlik demek; kamu kurumunun özel sektörün deneyimini, akademinin verisini, yerel halkın sezgisini, çalışanın emeğini aynı masaya koyabilmesidir.
Yani strateji sadece bir plan değil, bir paylaşım kültürüdür.
Ve bu paylaşımcılık, hem ekonomik hem toplumsal sürdürülebilirliğin gerçek teminatıdır.
Bugün Türkiye turizmi için en acil ihtiyaç, yeni bir “belge” değil; yeni bir zihniyettir.
Sözle değil, sistemle; kişisel kararla değil, katılımcı mekanizmalarla ilerleyen bir modeldir.
Unutmayalım: Strateji konuşmak kolaydır; ama strateji yapmak, paylaşmak ve uygulamak cesaret ister.
Gerçek strateji, sözün değil sistemin; bireysel vizyonun değil toplumsal aklın ürünüdür.

Lütfen Bekleyin.