Kentin Nabzı
Kentlerin yaşayan ve ritminin hissedildiği yerler, yaşayan organizmaların nabzına denk gelir. Anatomide yaşamın ritmidir nabız. Her kentin nabzı değişmez bir gerçek, geçmişiyle bu günü birleştiren merkezlerdir.
Dünyadaki ünlü kentlerin her birinin farklı meydanları vardır ama en canlı, insanları ve ziyaretçilerini mıknatıs gibi çeken ise o kentin çekirdeği, kentin ritmini hissettiren bölgedir.
İşte orası Kentin Nabzıdır.
Antalya yıllardır katlanarak büyüyen nüfus ve yüzölçümünün olmasına karşın Kaleiçi kentin nabzıdır. Her mevsim Kaleiçi sokaklarında gezen turistin ve Antalyalılar'ın kentin nabzının ritmini belirler. Antalya tarih boyunca hep bir buluşma noktası oldu. Likya ve Pamfilya gibi iki geçmiş medeniyetin mirasını taşır. Likya — “Işık Ülkesi” — sadece Anadolu’nun değil, Akdeniz’in de en aydınlık uygarlıklarından biriydi. Bugün İspanya’daki “Costa de la Luz” (Işık Sahili) ile aynı anlamı taşıyan bu isim, Akdeniz’in iki ucunda aynı kültürel ışığın yandığını gösterir. Antalya kıyılarında o ışık hâlâ parlar; Kaleiçi’nin taşları, o medeniyetin hem bilgeliğini hem de zarafetini bugüne taşır. Pamfilya ise bambaşka bir hikâyedir. Adı “Farklı ırkların kenti” anlamına gelir. Tarihçiler, Pamfilya’da 21 farklı dilin konuşulduğunu söyler. Bu da bölgenin, binlerce yıl önce bile çok kültürlü, çok sesli bir yaşamın merkezi olduğunu gösterir. Yani Antalya, daha turizm kavramı bile doğmadan, kültürler arası bir buluşma noktasıydı.
Turizm, bu kentin damarlarına karışan modern bir kan gibi oldu. 1980’lerde başlayan hareketlilik, Antalya’yı sadece bir tatil yeri değil, bir yaşam merkezi haline getirdi. Ama turizm sadece otel yapmakla olmaz; bir kentin ruhunu dönüştürür, hatta bazen unutturur. Antalya’nın sahilinde yükselen oteller, şehrin içindeki eski mahalleleri gölgede bırakırken, Kaleiçi hâlâ geçmişin ritmini saklar.
Kentin anatomisini anlamak, sadece binalarına değil, hikâyelerine bakmaktan geçer. Antalya’nın hikayesi; göçlerle, dönüşümlerle, bazen de kayıplarla dolu. Turizm bu kente refah getirdi, ama aynı zamanda kentin yerel ritmini de hızlandırdı
Antalya bugün bir “dünya kenti” olarak anılıyor ama unutmayalım ki, dünya kenti olmak için önce kendi dünyanı anlaman gerekir. Antalya’nın anatomisini çıkarmak, sadece plan yapmak ya da rapor yazmak değil; bu kentin geçmişine, insanına, dokusuna kulak vermektir.
Her kentte olduğu gibi Antalya’da da görünmeyen bir nabız vardır. Turist sayıları, yatak kapasitesi, uçuş trafiği bunları ölçmez. Ama bir akşamüstü Konyaaltı’nda denize bakarken, ya da Kaleiçi’nin dar sokağında yürürken o nabzı hissedersiniz.
Son yıllarda Muratpaşa Belediyesi’nin Kaleiçini merkez alarak “Old Town Festival”i nabzı keşfetme noktasında olumlu bir adımdır. Ben bu nabzın en büyük iki gücü olarak üniversite, genç nüfusu ve bölgede gelişen turizm konaklama potansiyelini görüyorum. Yaşayan kentler, hiçbir zaman tamamlanmazlar. Onlar, her gelenle biraz değişir, her gidenle biraz eksilir. Ve o yüzden Antalya, her zaman genç, her zaman dönüşen bir kent olarak ve Kaleiçi de onun nabzı olarak kalacaktır.
					
					
					
								
						
											
											
											
											
											
Lütfen Bekleyin.