Akdeniz’in Balkonları
Antalya’yı diğer Akdeniz kentlerinden ayıran en önemli doğal miraslarından biri falezlerdir. Şehrin kalbinden Akdeniz’e uzanan bu kayalık teraslar, aslında sadece coğrafi bir oluşum değil, Antalya’nın turizm potansiyelinde yeterince işlenmemiş bir “balkon”dur. Dünyada benzer örneklere baktığımızda, falezler üzerine kurulmuş şehirlerin çoğunun küçük ölçekli olmasına rağmen yüksek katma değerli turizm geliştirdiklerini görüyoruz.
İspanya-Tarragona Roma amfitiyatrosunu denize bakan falezlerin kenarında sergileyerek tarihini manzara ile bütünleştiriyor. Malta-Valletta surlarını Akdeniz’in mavisiyle buluşturup kruvaziyer turizmini çekiyor. Yunanistan-Santorini beyaz evleriyle falezleri bir “kartpostal imajına” dönüştürmüş, dünya lüks turizminin ikonlarından biri haline gelmiş durumda. İtalya- Amalfi kıyıları ise kayalıkların üzerinde yükselen pastel renkli evleri, limon bahçeleri ve mutfağıyla gastronomi turizminin önderlerinden
Antalya falezlerinin bir ucunda Konyaaltındaki tamamen unutulmuş Olbia antik kenti diğer ucunda 1971 de talan edilip üstüne askeri gazino ve tatilköyü kurulan Magydos Antik kenti sahil boyu uzunluğu 12 kilometredir.
Antalya çok daha geniş bir ölçeğe sahip olmasına rağmen, falezlerini turizm markasının merkezine koymakta geç kalmış görünüyor.
Antalya’nın ilk 5 yıldızlı oteli Antalya Hotel falezler üzerinde bütün odaları deniz gören planda açıldı, zamanla ismi Talya Hotel Divan olarak değişti. Antalya turizmi için bir okuldu. Talya OteL geçtiğimiz yıllarda yıkıldı ve yeniden inşa edildi, yakında açılmayı bekliyor. Talya’yı Dedeman Antalya takip etti. Sonra satıldı yenilendi Antalya’nın ilk otelci ailelerinden Barut ailesi Akra Hotel olarak hizmete devam ediyor Diğer taraftan açılışında ünlü Alman otel markası Steigenberger sahibi el değiştirse bile Falez Otel olarak çalışıyor ve açılışında Sheraton Antalya şimdilerde Rixos Antalya olarak işletiliyor Antalya falezlerinin dışında Lara-Kundu hattında ve Konyaaltı Plajında turizm yatırımları büyük ölçüde deniz-kum-güneş ve 5 yıldızlı herşey dahil otel ekseninde yoğunlaştığı için, falezlerin sağladığı benzersiz görsellik ve kent kimliği geri planda kalıyor.
Yıllar önce An-Deva Hastahanesi’nin girişimiyle başlayan ve 8 yıl Öger Tours’un organize ettiği ve uluslaarası bir markaya dönüşen Runtalya Maratonu şimdilerde Antalya Havaalanı’nın sponsorluğunda devam ediyor. Dünya’da denize paralel koşulan bu Runtalya Maratonu Antalya kent kimliğine katkı sağlamaktadır.
Tarihin Balkonu, Kaleiçi
Antalya’nın falezleri sadece doğa harikası değil; aynı zamanda binlerce yıllık uygarlıkların izlerini taşıyan bir tarih balkonudur. Falezlerin kalbinde yer alan Kaleiçi, Roma limanından Selçuklu kümbetlerine, Osmanlı evlerinden Cumhuriyet dönemi butik otellerine kadar uzanan bir tarihsel sürekliliğin sahnesidir.
Bugün Kaleiçi’nde Yivli Minare, Selçuklu kümbetleri, Osmanlı konaklarından dönüştürülmüş butik oteller, taş evler ve Akdeniz mutfağını yaşatan restoranlar yer almaktadır. Bu alan Antalya’nın kültür ve kimlik merkezidir; ancak kent turizminin büyük ölçekli resort yapıları bu merkezin dışında, plajlar boyunca gelişmiştir.
İşte bu nedenle Antalya, Tarragona'dan ya da Valletta’dan farklıdır: Onlarda turizm daha çok eski kent dokusu ve falezlerin bütünleşmesiyle sınırlıyken, Antalya’da Kaleiçi ile falezlerin yarattığı kültürel miras ve modern resort turizmi birbirinden kopuktur. Bu kopukluk, Antalya’nın turizm potansiyelinin bütüncül bir imajla dünyaya sunulmasını engellemektedir.
Oysa Kaleiçi, falezlerin üstünde yükselen bir tarihsel balkon olarak, Antalya’nın marka kimliği için büyük bir avantajdır. Buradaki butik oteller, restoranlar ve eski liman, Antalya’nın Akdeniz’in diğer “balkon kentleri”yle aynı kültürel masaya oturmasını sağlayacak en güçlü kartıdır.
Akdeniz’in Ortak Sofrası
Akdeniz, sadece coğrafi bir havza değil; aynı zamanda ortak bir kültürün ve gastronominin paylaşıldığı bir uygarlık alanıdır. Zeytinyağı, şarap, balık, taze otlar ve sofraya saygı Akdeniz kültürünün özüdür. Tarragona’da, Amalfi’de, Santorini’de ya da Valletta’da nasıl sofralar manzarayla birleşiyorsa, Antalya’nın falezleri de aynı potansiyeli taşımaktadır.
Falezlerin balkonlarından sofralara taşınacak bu gastronomik deneyimler, Antalya’nın turizm imajını güçlendirecek en önemli adımlardan biridir. Çünkü dünyada birçok örnekte gördüğümüz gibi, doğa manzarası ile birleşen mutfak ve kültür, turistin zihninde kalıcı bir iz bırakır.
Benzerlikler ortada: Antalya, Tarragona, Valletta ya da Santorini, hepsi “balkon kentler”. Ancak fark Antalya’nın hâlâ fiyat rekabeti üzerinden yürüyen kitle turizmine sıkışmasıdır. Diğerleri ise ölçek olarak küçük olmalarına rağmen yüksek gelirli, otantik ve sürdürülebilir turizm modelleri geliştirmiş durumda.
Antalya’nın falezleri yalnızca jeolojik miras değil, aynı zamanda geleceğin turizm vizyonu için bir fırsattır. Kaleiçi ile birlikte ele alındığında Antalya, doğası, tarihi, kültürü ve gastronomisiyle “Akdeniz’in balkonları” arasında en güçlü adaydır.
Ne güzel ki, 7 yıl önce Antalya’da Akra Hotels Antalya’da başlattığı “Meze Festivali” 24/25 Ekim’de yine Akdeniz Mutfağına yeni boyut katmaktadır Son yıllarda sayıları hızla artan falezler üzerindeki restoranlar kentin gastronomik potansiyelinde yeni roller üstleniyorlar. Artık turizm politikasını yeniden düşünme zamanı. Antalya’nın balkonu, Akdeniz’in ortak sofrasına çevrilmeli. Çünkü turizm, yalnızca denize inmek değil; bazen yukarıdan, bir balkondan dünyaya bakmaktır.
Lütfen Bekleyin.