• 02 Şubat 2023 23:44
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Langa Bostanı, Vakıf Zeytinliği, Narenciye… Turizm Ürünü Olur mu?

Bu yazıyı dinleyin
Nizamettin Şen 02 Şubat 2023 Langa Bostanı, Vakıf Zeytinliği, Narenciye… Turizm Ürünü Olur mu?

İstanbul’daki “tarihi bostanların” kaybolmaması, bunların betonlaşmaya kurban edilmemesi ve kadim bostancılık geleneğinin yok olmaması için 2013 yılından buyana sivil direniş sürüyor.

17. yüzyılda İstanbul Bayrampaşa Langa’da doğan ve İstanbul tarihini yazan Ermeni tarihçi Eremya Çelebi’den İstanbul’u çevreleyen tarihi surların etrafında bostancılığın yapılarak kentin sebze ihtiyacını karşıladığını öğreniyoruz. Yani 400 yıldan fazla “Somut olmayan tarihi miras”dan söz ediyoruz.

Geçen hafta İBB Miras  Başkanı Sayın Mahir Polat Fatih’in yaşarken poz vererek yaptırdığı Costanza de  Ferrara’nın 1481 yaptığı tarihi Madalyonunu geri getirmek için Londra’ya gittiğinde, bir dizi temaslar da yapmış. Oxfort Üniversitesiyle işbirliği ve oradaki söyleşisinde İstanbul’un Tarihi Bostanlarının korunması da gündeme gelmiş. Sosyal Medya’dan öğrendiğime göre Aleksandar Shopov “İstanbul Bostanlar Kenti” başlıklı akademik çalışması var. Bizde de Bahar Aykan, İpek Başyurt ve Habibe Kazancıoğlu’nun değerli çalışmalarını okudum.

İBB Mirası çok yakından takip ediyorum bugüne kadarki çalışmaları İstanbul için büyük şans, özverili çalışmalarına “tarihi bostanların”   

  yaşatılması da eklenecektir diye umuyorum.

Gelelim küçük bir “Langa” açıklamasına; Eremya Çelebi’nin bahsettiği gibi bostan işleriyle Makedonyalılar ve Arnavutlar ağırlıklı olarak uğraşırlarmış. Ben Sarıyer doğumluyum. Sarıyer’in meşhur pazarı Çarşamba günü kurulur. Çocukluğumun güzel anılarındandır. Çarşamba sabahı erkenden uzun at arabalarının üzerine tahta sandıklarda sebzeler, meyveler ve salatalıkları  Zekeriya köyünde yaşayan Arnavut asıllı köylüler getirirlerdi. Pazarda her meyve ve sebzenin menşei de söylenirdi. Langa Hıyarı hafızama kazınmış, sadece oradan değil, iriyarı ama pek işe yaramaz bir adam olursa o dönemde argo tabirle “Langa Hıyarı” da derdik.

UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan İstanbul tarihi yarımadadaki surları restore eden İBB  surlar çevresinde yaşamaya çalışan “Bostan” kültürünü bir Turistik Ürün olarak önemsemelidir. 2018 yılındaki öngörü de böyle kaleme alınmıştır; “İBB’nin Yedikule bostanlarını “kentsel tarım parkı olarak yaşatacak” bir düzenleme olarak kamuoyuna duyurduğu proje,8 sur içindeki alanın “bostan (kent bahçesi)” olarak düzenlenerek “kent içerisinde kalmış bostan alanlarının belli bölgelerde tematik olarak korunmasını ve bahçecilik tarihimizin gelecek nesillere aktarılmasını” amaçlar…

Dünyada bir çok kentten örnek verebiliriz, Tayland’ın orkide bahçelerini, Fas’ın hurma bahçeleri, Hollanda Keukenhof, Japonya Rikugien, Sri Lanka Sigiriya gibi bahçeler birer “ turizm ürünüdür”

Gelelim İstanbul’dan Antalya’ya,  Antalya Tanıtım Vakfı’nın her yıl “Memleketim Antalya” başlığı ile yayınladığı masa takviminin bu yılki teması “Antalya’nın Coğrafi İşaretli Ürünleri” oldu. Bunlar içinde iki ürün var ki Antalya’da çok kıymetli 2 yeşil alana sahip. Birincisi Tavşan Yüreği Zeytini, eski ismiyle Vakıf Çitliği yeni adıyla  ZEYTİN PARK. 23.000 zeytin ağacının içinde bulunduğu 2bin 630 dönümlük Antalya’nın  akciğeri. İkincisi ise coğrafi işaretli Finike portakalı dahil bir çok narenciye çeşidinin yer aldığı, maalesef vakıflar tarafından ticari işletmeye kiraya verilen, 1934 yılından buyana kentin tam içindeki 60.000 metrekarelik NARENCİYE Bahçesi

Yazımın başlığımdaki soruya dönelim; Langa Bostanı, Vakıf Zeytinliği, Narenciye, Turizm Ürünü Olur mu? Hem de bal gibi olur!!!

Sürdürülebilir Turizm diye neyi tarif ettiğini bile çoğunlukla bilmeyen turizmciler ve yerel yöneticiler eğer dönüp kendi sahip oldukları ve dünyada önemsenen bu konulara eğilirler ise turizmi zenginleştirebilirler.