Papa Neden Geliyor?
Yeni seçilen Papa XIV. Leo’nun önümüzdeki günlerde yapacağı Türkiye ziyareti siyasal tartışmaların yoğunluğu yüzünden, gündemde yeterince yer bulamadı. Aynı zaman diliminde ABD’nin NY kentinde yapılan Belediye Başkanlığı seçimini Hint kökenli ve ailesi Uganda’dan göç etmiş, genç bir solcu adayın kazanması, Türk kamuoyunda sosyal medyanın etkisiyle daha fazla önemsendi.
Kasım ayının sonunda gerçekleşecek ziyaret, Hristiyanlık tarihinde çok önemli sayılan İznik Konsilinin 1700. Yıldönümüne özellikle rastlatılıyor. Vatikan ile Fener Patrikhanesini ilgilendiren bu ziyaret ile özellikle günümüz jeopolitiği arasında bağ kurma çabaları, sosyal medyada yer bulmaya başladı.
Ziyareti salt Türkiye ile ilişkilendirmek, gerçeğin bir yanını öne çıkabilir. Ancak yetersiz kalır.
İznik Konsili İsa’nın doğum tarihinden 325 yıl sonra onu peygamber kabul edenlerin, aralarındaki yaygın tartışmaların uzlaşmayla sonuçlandığı, Hristiyanlık tarihinde önemli bir toplantıdır. Bir aya yakın süren, yoğun tartışmalar İznik’te İsa’nın tanrısallığının kabulü ile sonuçlandı. Alınan kararlar; “Nikene İnancı’” olarak tanımlandı.
1. Konsil Vatikan’ın Hristiyan dünyasındaki üstünlüğünü uzun yıllar boyunca sürdürmesine katkı yaptı. İznik’te varılan uzlaşma; 1054 yılında Katolikler ile Ortodoksların, iki kilise etrafındaki ayrışmaları ile son buldu. Tartışmaların odağında İsa’nın “Baba, Oğul ve Kutsal ruh" üçlemesindeki konumu bulunuyordu.
Gerçek ayrışmanın Akdeniz’in doğusunu kaybeden Roma’nın bu kez Hristiyan inancına dayanarak, Batıdaki üstünlüğünü sürdürmek istemesinden kaynaklandığı öne sürülebilir. Aynı dönemde -26 Ağustos 1071 tarihinde- Türklerin Anadolu’ya gelişleri ile Bölgedeki varlığımız, Doğu Akdeniz’den başlayarak Eski Dünya’nın dengelerini değiştirecekti.
Doğu Roma’nın başkenti İstanbul, 1204 yılında Katolik Latinler tarafından işgal edilerek yağmalandı. Meşruiyetlerini iki ayrı kiliseye dayandıran, bir zamanların yenilmez sayılan Roma İmparatorluğu için tasfiye süreci başlamıştı. Latinlerin egemenliklerinin sonlandığı 1261 yılına kadar İstanbul’a verdikleri zarar, kitlesel cinayetler ve önemli varlıkların yağmalanarak Venedik’e götürülüşü, Fener Patrikhanesi ile Vatikan arasında hala çözümlenemeyen ayrışmanın tarihsel nedenleri arasındadır.
Fatih’in İstanbul’u kuşatması sırasında, Ayasofya’da toplanan Ortodoks din adamları arasında, “İstanbul’da kardinal külahını görmek yerine, Türk sarığını tercih ederiz” diyenler arasında “Megadük Notaras’ın” bulunduğu söylenir. Kentin 1453 yılında Osmanlı egemenliğine geçişi, Akdeniz ticaretinden büyük pay alan, Vatikan destekli küçük devletlere vurulan ağır bir darbe oldu.
Fatih iki kilise arasındaki dini ayrılıkları yönetmek amacıyla, Fener Patrikhanesi'nin Ortodokslar üzerindeki etkisini dikkate alan politika izledi. Ortodoksların Rusya’daki ağırlıklarına karşı, Fener Patrikhanesinin padişahlığın yanında konumlanmasına önem verdi. Bu tutumun Balkanlarda Osmanlı varlığının genişlemesinde etili olduğu kuşkusuzdur.
İkinci Mahmud dönemine kadar süren bu politika, Mora İsyanının ardından değişti. Patrikhane artık Topkapı Sarayının yanında değildi. Dönemin Patriği V. Gregorios 10 Nisan 1821 günü Pazar ayinin ardından, Fener’deki Patrikhanenin Aziz Petrus kapısına asıldı.
Aradan geçen uzun yıllar içinde Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşları yaşandı.
Kurtuluş Savaşı'nın ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgeleri arasında önemli yeri olan, Lozan Anlaşması İstanbul ve çevresinde yaşayan Ortodoksların mübadele dışında kalmalarını ve ibadetlerini Fener Patrikhanesi'ne bağlı kiliselerde yapabileceklerini düzenledi. Patrikhane idare ile ilişkilerinde Eyüp Kaymakamlığı'na başvuracaktı. Patrik T.C Sınırları içinde doğan, dini yüksek eğitimlerini Heybeliada Aya Triada Manastırındaki “Rum Ortodoks Ruhban Okulunda” eğitim alanlar arasından seçileceklerdi.
İkinci Dünya Savaşına kadar geçen süreçte 1917 Devriminin ardından Rusya’da kilisenin siyasal etkinliği azaldı. Vatikan ve Fener Patrikliği arasındaki ayrılıkların, uluslararası ilişiklerde etkinlikleri sınırlandı. Sovyetler Birliği'nin tasfiyesi ile Karadeniz çevresi ve Balkanlarda değişen siyasal yapılanmanın, 1.Dünya Savaşı öncesindeki Kilise eksenli bir doğrultu izlemesi bu koşullarda hayli zor.
Bu tabloda yeni seçilen Papanın Fener Patrikhanesini ziyaret amacıyla Türkiye’ye gelişinin, İznik’te 1700 yıl önce toplanan Konsilin yıldönümüne rastlamasındaki nostaljiye, gereğinden fazla anlam yüklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Ancak Katoliklerin, özellikle son yıllarda Türkiye’ye gelişleri azalan İtalyanların turistik taleplerini arttırabilir.

Lütfen Bekleyin.