12. Uluslararası Resort Kongresi’nin ardından
Her sene olduğu gibi bu sene de “Turizmde Başarı”(!) hikayelerimiz birinci sırada idi ki, kendimiz ile ne kadar öğünsek azdır.
Konuşmacıların üzerinde durdukları en önemli konu ise “Sürdürülebilir Turizm” oldu. Sürdürülebilir Kalkınma tartışmalarının son dönemde önemli alt başlıklarından biri de turizmde sürdürülebilirlik. Kavramı tersten okur isek temelinde özellikle Kitle Turizmi’nin yıkıcı yapısını ve bunun etkilerini görüyoruz. 1970'lerden bu yana tartışılan bu olumsuzlukların çok geç olsa da ülkemizde de tartışılmaya başlanmış olması doğal olarak güzel bir gelişme.
Ancak işin içine insan faktörü girince kağıt üzerine yazılan tüm umutlar aksamaya başlıyor. Sadece özellikle geri kalmış / gelişmekte olan ülkelerin rant uğruna her şeyi yok etmeye dönük yapısı değil, aynı zamanda “ çevreye duyarlı oteli tercih ederim… ama bunun için fark ödemem” diyen ve tatili boyunca çevre duyarlılığının ne olduğunu anımsamak dahi istemeyen turist olarak adlandırdığımız insan kitlesinin varlığı da Sürdürülebilir Turizm’in önündeki en önemli engel.
Bu konuyu burada iki satır halinde tartışmak olanaksız. Ancak Sürdürülebilir Turizm’ in önemli başlıklarından biri de turist çeken bölgelerin kültürel yapısını koruyabilmek. Konfüçyüs , “ dil kusurlu ise, kelimeler düşünceyi ifade edemez” der ve sonucunda da “ var olan kültürün bozulacağını” söyler. Öncelikli konusu “ Sürdürülebilir Turizm “ olan bir toplantıda konuşmacıların kullandıkları her 5 kelimeden bir veya ikisinin yabancı (İngilizce) kelimeler olması bu süreçte öncelikli olarak aşmamız gereken bir “BİZ” olduğunu düşündürttü bana.
Bir diğer konu da – ki çok daha önemli olması gereken- sektörün yetişmiş eleman sorunu idi. Sn. Bakan Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları ortak çalışmaları aktarırken, Turizm Meslek Liseleri’nden mezun olanların yüzde kaçı sektörde kalıyor konusuna hiç girmedi. Gerçek olan sektörün son yıllarda, özellikle Covid salgını süreci sonrasında, yetişmiş, yetkin eleman bulma konusunda ciddi olarak artan bir sorun ile karşı karşıya kaldığı. Bu anlamda EMEK YOĞUN bir sektör olan turizm sektörünün böylesi geniş kapsamlı ve geleceğini tartıştığı bir toplantısında EMEK’i temsil eden hiç kimsenin olmaması da çok ciddi bir eksiklikti.