Geleceği Öngörmek: Dört Parametreden Binlerce Değişkene
Yıllar önce geleceği öngörmek daha kolaydı. Ekonomi, demografi, teknoloji ve siyaset... Bu dört temel parametreyle yapılacak bir analiz, çoğu zaman stratejik planlamalar için yeterli olurdu. Ancak günümüz dünyasında bu artık imkânsız.
Dünya Turizm Örgütü’nün (WTO) 2000’li yıllarda yaptığı "Turizm 2020 Vizyonu" çalışmasına bakalım:
1.6 milyar turist ve 2 trilyon dolarlık gelir hedefiyle hazırlanmış bu öngörü, 85 ülkeden derlenen verilere dayanıyordu. Rapora göre Çin, ABD, Fransa, İspanya ve Hong Kong gibi ülkeler lider destinasyonlar olacak; turizm yıllık ortalama %4 büyüyecekti. Asya-Pasifik’in yükselişi, seyahat eden orta sınıfın artışı ve altyapı yatırımlarının etkisiyle 2020'de dünya turizminin zirve yapması bekleniyordu.
2020 geldiğinde ne oldu?
Tarihin en büyük küresel sağlık krizlerinden biri olan COVID-19 pandemisi, bütün öngörüleri altüst etti. Sınırlar kapandı, seyahat yasaklandı, turizm neredeyse sıfırlandı. Uluslararası turist sayısı, beklenenin dörtte biri kadar bile olmadı. WTO’nun milyonlarca dolar ve onlarca uzmanın emeğiyle hazırladığı bilimsel senaryo, tek bir virüsün etkisiyle boşa çıktı.
Bu çarpıcı örnek bize gösterdi ki:
Artık sadece dört parametreyle gelecek tahmini yapılamaz. Binlerce veri noktası, sürekli değişen çevresel ve toplumsal faktörler, algoritmalarla analiz edilmeden gerçekçi bir öngörüde bulunmak neredeyse imkânsız. Büyük veriye dayalı yapay zekâ modelleri, anlık değişkenleri işleyebilen dijital sistemler ve senaryo çeşitliliği, modern öngörü çalışmalarının olmazsa olmazıdır.
Öngörü hâlâ değerlidir. Ancak bugün öngörü, sezgisel bir tahminden çok daha fazlasıdır: Bir sistemdir, bir yetenektir, ama aynı zamanda bir tevazu çağrısıdır.
Çünkü geleceği asla tam bilemeyiz. Ama daha iyi hazırlanabiliriz.
Lütfen Bekleyin.