İklimle Uyumlu Wellness
2024 yılının wellness trendlerinden biri “İklime Uyumlu Wellness”.
Geçen yılın trendi olsa da 2025 yılı için de geçerliliğini koruyor. Çünkü gezegenimiz ısındıkça ısınıyor. Bu aşırı ısınmanın insan sağlığı üzerindeki fiziksel ve zihinsel sağlıkriskleri giderek artıyor. Türkiye’de de barajlardaki suların ve yeraltı sularının seviyeleri giderek düşüyor. Su kullanımının daha bilinçli bir şekilde öğrenilmesi gerekiyor. Öğrenmek demişken, bir iş insanından dinlemiştim. Üniversitelerdeki eğitimi kast ederek: “Bir şeyin uygulaması varsa, o şey öğrenilmiştir. Yoksa okunmuştur.” diyordu.
2006 yılında Almanya’nın Köln şehrinde doktora tezimi hazırlarken düzenli olarak Elefanten Cafe’ye gider orada saatlerce çalışırdım. Bir gün bir anne-oğulun konuşmasına kulak misafiri oldum. Oğlu tuvalete gitti, çıkınca onu karşısına aldı ve şunları söyledi: “Şu anda senin orada kullandığın suyu Afrikalı bir çocuk bulamıyor olabilir. Bulsa bile belki de o suyu bir hafta idare etmek zorundadır.” İşte eğitim hem de uygulamalı… İnsanlar onlara söylediklerimizi ve yaptıklarımızı unutabilirler ama hissettirdiğimiz duyguları asla unutmazlar.
İklime uyumlu wellness’a tekrar dönelim: Wellness, vücudumuzu, evlerimizi ve şehirlerimizi serinletebilecek birdizi yeniliği barındıran "iklime uyumlu wellness" olarak karşımıza çıkıyor. Dünyayı klimalarla serinletmeye devamedemeyiz. Bu, iklim değişikliği konusunda kaydettiğimizilerlemeyi boşa çıkaracaktır. Modernden geleneksele kadarsoğutma konseptleri, mimari ve tasarımda en çok konuşulankonuların başında gelecek. İster şehirlerin havalandırılmasında doğal hava akımına uygun şehir planlaması şeklinde, isterse binaların havalandırılmasında doğal hava akımına uygun balkon vb. tasarımları giderek önem kazanacaktır.
Daha fazla yeşil alan, ağaç ve çatı bahçesi artık kaçınılmaz olacak ya da bir süre sonra deprem sigortası vb. yeni binalar için zorunlu hale getirilecektir. Bunun yanında sokaklar veçatılar için yüksek teknolojili yapı malzemeleri ve ısıyıyansıtan boyaların kullanımı artacaktır. Coğrafyamızın da yer aldığı çok sıcak olan ülkelerdeki binlerce yıllık geleneksel mimari unsurları, giderek Yakın Batı (Avrupa) ve Uzak Batı (Amerika) tarafından mimari yapılarına uyarlanacaktır. Şehirler iklim temelli dönüşüme uğrayacak. Parklar serinleme merkezlerine dönüşecek ve halka açık yüzme havuzlarının sayısı artacak gibi görünüyor. Akıllı serinleme giysileri ve vücut ısısı göstergelerini (vücut sıcaklığından hidrasyon ve elektrolitlere kadar) izleyen giysiler daha yaygın hale gelecek.Bunların hepsi birer girişimcilik fikri olabilir.
Giderek daha da kavurucu hale gelen gezegenimizin durumu, seyahat alışkanlıklarına da yansımaya başladı bile. Sıcak havalara duyarlı insanlar, yaz aylarında ülkemizin Akdeniz şeridi yerindeki destinasyonlar yerine Ege sahillerini tercih ederken, Ege sahillerinin de beklenilenden daha fazla ısınması durumunda Karadeniz kıyılarını tercih etmeye başlayabilir. Diğer bir gelişmede Mayıs/Haziran-Ağustos olan yüksek sezonun Mart başından Haziran başına ve Eylül sonundan Kasım başına kadar kayabileceği düşüncesidir. Aradaki ayların ise düşük sezona dönüşme ihtimalinin yüksekliğidir. Bu geçişin öyle onlarca yılda gerçekleşmesi düşünülmesin. Geçişin ani bir şekilde ve bir iki yıl içerisinde olabilme ihtimali çok yüksektir. Tıpkı Türkiye’den Yunan adalarına ya da Mısır’a olan yerli turist akımının bir iki yıl içince katlanarak artması gibi.
Almanya’da bir seyahat acentesi çalışanı olarak katıldığım birinfogezi sırasında ziyaret ettiğim Kanarya Adaları’nın en büyüğü Gran Canaria’da, sahil otellerinde sunulan paketturların iki ya da üç gününün adanın dağlık ve daha serin içkesimlerindeki konaklama tesisleriyle birleştirildiğini gördüm. Benzer bir model, Türkiye’nin Akdeniz sahilindekidestinasyonlar ve tesisler için de uygulanabilir. Akdeniz kıyı şeridindeki turizm potansiyeli zorunlu olarak yaylalara kaymaya başlayabilir.
Ülke içinde bu gelişmeler olası görülürken, insanlar geleneksel "sıcak noktalardan" uzaklaşacak; plajları ve çölleri dağlarla, Akdeniz'i İskandinavya ile, yaz tatillerini sonbahar veya ilkbahar tatilleriyle değiştirerek sözde "serin tatiller"e yönelecektir.
İşletme bazında ise geleneksel sağlık sektöründe, vücut ısısının düzenlenmesinde ısı/soğuk terapisinin rolüne yeni bir odaklanmadan, otel ve tatil köylerindeki (daha serin) "gece sağlığı” programlarına, yıldız gözleminden dolunay yogasına kadar pek çok şey tatillerin bir parçasına dönüşecektir.
Lütfen Bekleyin.