Sezon öncesinde kendi yazdıkları başarı hikayelerini kamuoyu ile paylaşan Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sesi bu yıl pek çıkmıyor. Dünya Turizm Örgütü'nün tanımları dışında  kalan bütün yabancıları  ve yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızı bile turist sayan bu anlayış, sezonun en üst noktasındaki gerçek durumu kamuoyundan gizlemeye yetmiyor.

Antalya başta kıyı bandındaki tatil merkezlerinde gözlenen düşük doluluk oranları, sürüklendiğimiz krizin derinleşeceğini gösterdi.

Ekonomiyi yönetenlerin kur artışını ısrarla baskılayan, faizleri olağanüstü oranlarda yükselten “enflasyon telaşı”, turizme hizmet sunan işletmelerin girdilerini arttırdı. Bu  yüzden, başta konaklama işletmelerinin fiyatları, rakip ülkeler ile rekabet edemez hale geldi.

Süreç içinde fiyat artışları yüzünden, ihtiyaçlarını ertelemek zorunda kalan tatilcilerin talepleri de dramatik biçimde düştü. İç talebi küçümseyen yaklaşımlarla bu potansiyeli yeterince değerlendirmeyen Bakanlık, çözümü suskunluk ve zamana yayarak aşmaya çalışıyor. Gerçek dışı istatistiklerden medet umuluyor.

Her yıl yaklaşık 1,5 milyon kişinin vize kolaylığının etkisiyle, kısa tatillerde Yunanistan ve Ege Adalarını tercih edişleri de sağlıklı değerlendirilemedi. Medya magazin anlayışıyla bu değerlendirmeyi renklendirmeye çalıştı. Özellikle Ege Adalarında, küçük ölçekli aile işletmelerinin farklı gelir grupları ağırlıklı fiyat politikaları, orta gelir grubundan oluşan Türk tüketicileri Ege’nin karşı kıyılarına çekti.

Kuşkusuz fiyat tek etki değildi. Adalardaki günlük yaşantı , gelişmeler  yüzünden her geçen gün karamsarlıkları artan Türk tüketicilerin, Yunanistan’ı çekici bulmalarına yol açtı. Özellikle Güney Ege’de yabancı ziyaretçilerin azalması nedeniyle başlayan, tedirgin bekleyiş, medyanın Yunanistan’a giden TC Yurttaşlarına eğilmesine neden oldu.

Türkiye’nin bu yıl karşılaştığı doluluk düşüşü, ayrıntılı olarak  irdelenmesi gereken bir sorun ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Çözümü yurtdışı çıkış harçları gibi çağdışı uygulamalardan beklemek safdillikten öteye geçemez.

Meslek kuruluşları inisiyatif alarak, çözüm yollarını araştırmak ve elde ettikleri verileri önce sektör ile paylaşmak ve kamuoyu oluşturmak zorunda olduklarını fark etmelidirler. Kaçak yapılaşma, kayırmacılık ve denetimsizliğin yarattığı sonuçların trajik örneği olan ve yurtdışı rezervasyonları da olumsuz etkileyen Kartalkaya yangını öncelikle ele alınabilir. Başta TUROFED ve TÜRSAB bu felaketten çıkarılacak dersler ve ileriye dönük alınması zorunlu önlemleri, mesleklerinin geleceği açısından kamuoyu ile gecikmeden paylaşmalılar.