Wellness ve Rehabilitasyonun Sağlık Turizmindeki Yeri ve Anadolu Sağlık Anlayışı
Geçtiğimiz günlerde, 21–23 Kasım 2025 tarihlerinde Bursa’da düzenlenen Uluslararası Sağlık Turizmi, Ticaret ve Turizm Zirvesi’nde davetli konuşmacı olarak yer aldım. Ayder Grup ve UTSAF (Uluslararası Ticaret ve Sağlık Turizmi Federasyonu) tarafından organize edilen bu değerli buluşmada, “Wellness ve Rehabilitasyonun Sağlık Turizmindeki Yeri ve Anadolu Sağlık Anlayışı” başlıklı bir sunum gerçekleştirdim. Bugünkü yazımda da aynı konuyu ele alarak hem zirvedeki görüşlerimi hem de ülkemizin bu alandaki potansiyelini paylaşmak istiyorum.
Sağlıklı bir toplum oluşturabilmek için öncelikle sağlıklı bireyden yola çıkmak ve sağlığın korunması ile geliştirilmesine odaklanmak gerekmektedir. Çünkü sağlığı korumak ve geliştirmek, hastalıkları tedavi etmekten çok daha kolay ve daha ucuzdur. Bu nedenle konuşmamda, wellness kavramının doğru anlaşılmasının ve bireylerin günlük yaşamına uyarlanmasının önemini vurguladım. Orman banyosu, talasso terapi, iklim terapisi ve dijital detoks gibi uygulamaların modern yaşamın stresini azaltarak yaşam kalitesini yükselttiği bilimsel olarak bilinir hale geldi. Bu uygulamaların günlük yaşama dahil edilmesi, günümüz koşullarında yaşam kalitesini olumlu etkilemesi yolunda önemli bir adım olacaktır.
Tüm bu unsurlar değerlendirilirken Türkiye’nin, özellikle de Anadolu’nun, benzersiz bir sağlık tarihine sahip olduğu kanaatindeyim. Bergama’daki yaklaşık 2400 yıllık Asklepion buna en çarpıcı örneklerden biridir. Böyle bir antik sağlık merkezine sahip olmak, Türkiye’yi uluslararası sağlık turizmi pazarında özgün kılmakta ve ayrıcalıklı bir noktaya taşımaktadır. Asklepion’un restore edilerek günümüzde sembolik de olsa yeniden sağlık hizmetleri sunar hale getirilmesi, hem Anadolu Sağlık Anlayışı’nı görünür kılacak hem de ülkemizin imajını güçlendirecektir.
Aynı yaklaşımın Türk-İslam medeniyetinin önemli yapıları olan darüşşifalar için de uygulanması gerektiğine inanıyorum. Bu yapılarımızın restore edilerek sağlık turizmine kazandırılması, hem Anadolu Sağlık Anlayışının oluşmasına katkı sağlayacak hem de sağlık turizmi alanında farklılaşmamıza destek olacaktır. Aksi takdirde, farklı ülkelerin hamam kültürünü sahiplenmeye başlaması gibi durumlarda, bize ait olan birçok değer göz ardı edilebilmektedir. Bu gelişme atıl durumda olan birçok tarihi hamamın da hak ettiğin değeri görmesine vesile olabilecektir.
Sivas’ın Kangal ilçesinde bulunan doktor balıkların da yine Anadolu Sağlık Anlayışı kapsamında ele alınması, bu toprakların sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin sağlık turizmi yoluyla uluslararası bir boyuta taşınmasını sağlayacaktır.
Elbette yalnızca tarihi ve kültürel mirasımızı değil, coğrafyanın bize sunduğu doğal imkânları da değerlendirmeliyiz. Orman banyosu, iklim terapisi, talasso terapi ve Kneipp terapi gibi uygulamaların Türkiye’de sağlık turizmine entegre edilmesi mümkündür. Ancak bunu yaparken yalnızca hizmet sunmak yetmez, aynı zamanda destinasyonlaşmayı da hedeflemek gerekir. Bunun için farklı turist profillerine hitap eden 24, 48, 72 ve 96 saatlik deneyim odaklı programlar hazırlanmalıdır.
Tüm bu çalışmaların sürdürülebilirliği için koruma–kullanma dengesini gözetmek ise temel koşuldur. Doğal ve kültürel mirası korumadan sağlık turizmi inşa etmeye çalışmak, geleceği tüketmekten başka bir sonuç doğurmaz.
Sonuç olarak, Anadolu’nun sağlık geleneğinin modern wellness ve rehabilitasyon anlayışıyla bir araya getirilmesi, Türkiye’yi uluslararası sağlık turizmi pazarında benzersiz bir konuma taşıyabilir. Bizim yapmamız gereken, elimizdeki değerlere sahip çıkmak, onları doğru anlatmak ve bilimsel temelli uygulamalarla geleceğe taşımaktır.

Lütfen Bekleyin.