• 08 Nisan 2024 11:17
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

2025 "her şey dahil" sisteminden vazgeçilme yılı olacak!

Bu yazıyı dinleyin
Yavuz Ataç 08 Nisan 2024 2025 "her şey dahil" sisteminden vazgeçilme yılı olacak!

Yerel seçim sonuçlarını medyadan takip eden turizmciler şüphesiz şahit olmuştur. Televizyon programlarında her konuda ahkam kesen bir gazetecimiz bilhassa tatil yörelerini kazanan Belediye Başkanları için "Rekor oyla kazandı" veya "En yüksek oyla seçildi” şeklinde görüş açıkladı.

Programı sunan kadın moderatör ise, "Pekâlâ yerel seçim sonuçları turizmini nasıl etkiler? Bilmem ne partisinin kazanması veya kaybetmesi sonucu turistlerin Türkiye'ye bakışı nasıl olur" diye sormadı bile.

Korkuyla alakalı olduğunu sanmıyorum. Çünkü gazeteci arkadaş yaz tatilini nerede, nasıl bedavaya getiririz peşinde.

Koltuklarda istifini hiç bozmadan oturan diğer iki siyasi figür ise sanki konsomatris diye çağırılmış. Bıraksalar belki de "Dilber" gibi çıkıp oynayacak.

Neyse. Yazacaklarım yerel seçim sonuçlarının yansıması mı bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim. 

2025 "her şey dahil" sisteminden vazgeçilmenin başlangıç yılı olacak!

Nerdeni biliyorum? Rosy’den.

Rosy kim diyeceksiniz? 

Tren’de geçtiği için Nazım’ın sözleriyle tarif edeyim. Saçları saman sarısı kirpikleri ise mavi. Yok Moskova veya Paris değil. Hollanda’nın tam ortası. Utrecht garında. Sabahın tam sekizinde.

Tren tam hareket ederken vagonun kapısını aralayıp, keyifli bir şekilde karşımdaki koltuğa oturdu. Bej renkli, kürklü deri montunu çıkarırken göz göze geldik. Gözlerinin içi gülüyordu.Konuşmadan önce tereddüt etti. Sonra hınzırca gülerek. "Affedersiniz. Size bir şey anlatabilir miyim?" diye sordu. 

Alo, evet yanlış anlamadınız. Sormak değil "anlatmak" fiilini kullanıyor.

"Evet. Tabi" dedim. 

"Biraz önce teyze olduğumu öğrendim. Çok mutluyum, heyecanlıyım. İlk oluyor. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü bugün sizden başka hiçbir kimseye anlatamayacağım" dedi.

"Gözünüz aydın. Tebrik ederim" dedim.

Yalnız bugün için eksantrik bir dileğiniz, niyetiniz var ise ne yazık sizi hüsrana uğratacağım. Çünkü Amsterdam, Schiphol havalimanında trenden ineceğim. Türkiye’ye uçuyorum.

Muzip bir edayla. "Ne dileği ne isteği?" diyerek. "Türkiye’ye hiç gitmedim. Ama gelecek yıl mutlaka gideceğim. Antik şehirlerini, tarihini, coğrafi özelliklerini ve Türk mutfağını tanımak istiyorum" dedi.

Tabii sırf Rosy değil. Yaklaşık bir haftadır web sitemizin ziyaretçilerinden gelen soru ve rezervasyon taleplerinde benzer yönde bir eğilim olduğu görüyorum.

Sanki Avrupa’nın "önceliğini ve çıkarlarını" koruyan oportünist politikalarına, politikacılarına halkın belli bir bölümünün artık inancı kalmamış. 

Yine mi edebiyat diyeceksiniz ama şu gerçeğin bilinmesini istiyorum. Kültür, tarih, doğa, gastronomi turizmine gelince. Turizmin kötü çocuğu Türkiye. Ama konu "her şey dahil" olunca Avrupa’nın en iyisi Türkiye...

Nitelikli turistlere yönelerek, gelirleri artıracak yeni projeler geliştirmemiz lazım diye yola çıkmış olan Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un "Kalıcı çözümler geliştiriyoruz. Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendiriyoruz" diye başlayan sözleri umarım siyasi bir söylem olarak kalmaz.

Turizmin içinden gelen Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un 1990 yılından başlayarak turizmde müthiş bir başarı hikayesi yazan Türkiye’nin. Bu başarıyı gelişmemiş Afrika ve Güney Amerika ülkelerinden başka hiçbir yerde kabul görmeyen "her şey dahil" uygulaması sayesinde sağladığımızı bilmiyor olabilir mi? Artık sonun sonuna geldiğimizi?...

Sonun sonu demişken. Yazımın sonu sonsuz, sınırsız hayal kuranlar için.

Trenden inerken sol koltukta oturan şaşı bir şahıs kulağıma eğilip, fısıldayarak. "Kız seni anladı. Müşteri gelmeyen dükkân kapanır!" dedi.

Şiirlerinde Tren garlarını ve vagonları belki de Nazım’dan daha çok kullanan Attilâ İlhan’ın deyimiyle "şaşı mustafa’nın yalancısıyım".

Yalnız bu şaşının ismi Mustafa değil. Jan Hendrik G.

Bak Jan Hendrik G. dedim. Bu kız "Bilmem, bilemiyorum, belki diyen kızlara hiç benzemiyor…"