• 01 Temmuz 2022 22:38
  • 0
  • 4 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Turizmde ayar olmak!

Bu yazıyı dinleyin
Yavuz Ataç 01 Temmuz 2022 Turizmde ayar olmak!

Belki de okuduğunuzda, “bana ne bundan!” diyeceksiniz ama Karaköy’deki yeni binasına taşınan ve Nisan ayında Mona Lisa sergisiyle açılacak diye medyada yazılıp, çizilen Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern hala kapalı?..

Açılış tarihi hakkında bilgi almak istediğim bir yetkili. “Bilmiyoruz” diyerek. “Açılış tarihiyle ilgili güncel bilgileri internet sitemizden veya sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz” dedi.

“Mösyö” dedim. Takip ediyorum. Nisan, Mayıs falan yazıyordu. Bu sabah ise “yakın zaman” yazısını gördüm. Pekâlâ, şu yakın zaman ne kadar yakın diye sordum. 

Yine, bilmiyoruz dedi.

Evet. Tuhaf gelebilir ama İstanbul Modern’in açılık tarihi halkında sanki bir “gizlilik” boyutu var. Sanırsınız devlet sırrı?..

Çünkü ne zaman ve hangi sergiyle açılacak hiç kimse bilmiyor?

Muhalif olduğunu düşündüğüm bir vatandaş kolumdan tutarak beni kenara çekip “Kesin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıdır” dedi. 

Bunlarda memlekette olan biten her şeyi Cumhurbaşkanından biliyor. Bu kafayla sittin sene iktidar olamazlar. Sanki bu ülkeyi yönetmek çok kolay.

İstanbul Modern konusunu şimdilik kapatalım. 

Gelelim trajikomik Galataport projesine. Çok güzel olmuş diyeceğim ama dilim varmıyor. Hani yıllardır halka kapalı olan 1.2 km’lik sahil şeridi, halkın erişime açtık diye söylenen yol.

Doğrudur, sahil şeridi halkın erişimine açılmış ama denizi görmüyorsunuz?..

O gün Galataport’un önünde üç kruvaziyer gemisi vardı. Ama tüm sahil baştan sona turuncu renkli paravanlarla kapatılmıştı. Denizi bırakın gemi ve paravanların gölgelerinden güneşi bile görmüyorsunuz.

Sadece denizi veya güneşi mi. Boğaziçi, Kız kulesi, Üsküdar, Adalar, Topkapı sarayı, Ayasofya. Hiçbiri gözükmüyor...

Gözlerim şu muhalif vatandaşı aradı. Yakalasam ümüğünü sıkıp soracaktım. Acaba bu turuncu paravanları buraya Cumhurbaşkanı mı koydu?..

Neyse. Kan şekerim yükseldi. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânı olurmuş.

Çiçek pasajı girişinde buz gibi Arjantin içmek için Karaköy’den Beyoğlu’na çıkmak istedim. Boğazkesen’den. Hani şu zayıflama rampası diye anılan yokuştan. 

Trafikse her zaman olduğu gibi oldukça yoğun. İtalyan hastanesi ayrımına yaklaşırken bir taksi aniden direksiyon kırıp, kaldırım üstüne çıktı. Çıkarken de yürüyen yayalara çekilmeleri için korna çalıyordu. Yayalar ise ne olduğunu bile anlamadan kenarlara çekilip, yol veriyor.

Köşe başına gelince durdu.

İçindeki karakteri tahmin edersiniz. Koltuğunu geriye yatırmış, sol kolu bükük, yarısı camdan dışarı vaziyette araçta oturuyordu. Taksiden inen kişiye kulağıma hiç yabancı gelmeyen şu sözleri söyledi. “Bahşiş dahil 450 lira”..

İyice yaklaşarak, Şişştt... Ehvel. Utanmıyor musun? Amerika mı lan burası? Ne bahşişi dedim.

Alnındaki numaralı güneş gözlüğünü burnuna indirip. “Dostum. Bak, sana ayar oluyorum” dedi. 

İstanbul’a geliyorsun, sosyal medyada afra tafralar, masada kravatlı. Hele şu Safa Meyhanesinde çiroz, lakerda ve kavunla piiz, eeeh. Tamam David Letterman gibi ispinoz değiliz ama adam bi sinyal çakar.

Eski kulağı kesikler “afra tafra, kravatlı veya ispinoz” nedir bilir ama “David Letterman” kesinlikle Çukurcuma’nın merdivenci-filozof adamların üretimi olmalı. Çünkü bugüne kadar hiç duymamıştım.

Merdivenci-filozof adamlar demişken.

Çiçek Pasajında buz gibi Arjantin’den fırt çektikten sonra Ehvel Sigar, “Yaa, sizin şu zigzag turizm duayenini merdivenci-filozof adamların arasında gördüm” dedi. 

Galatasaray Lisesinin altındaki merdivenlerde.Elinde bira Müslüm Babanın “Günahkâr mı doğdum bilmem. Kederliyim içiyorum” şarkısını söylüyormuş. 

Hayatları rock-metal şarkılarla gecen merdivenci-filozof adamlardan birisi “Hele gel bir rahatla bakalım. Palamut ister misin?” diye sorunca zigzag turizm duayenini herifin üstüne kurbağa gibi sıçrayıp, “eşcinsel miyim ulan ben” demiş. 

Vallahi dedi. “Kukumav” gibi oturduğuna bakma içince çok asabi birisi oluyor diyor. 

Şimdi sizlere bir tüyo vereyim. Eğer tesadüfen şu zigzag duayenle aynı ortamda bulunur iseniz kesinlikle argo kelimeler kullanmayın. Çünkü zigzag duayeni kurbağa gibi zıplatan ‘palamut’ sözünün argoda anlamı cigaralıkmış. 

Ne olduğunu öğrenince de, “Palamutu farklı bişey zannettim” diyormuş. 

Eee, bu işler sarışın bir Nataşa’yı kucağa almaya benzemez...

Şimdi hadise farklı yerlere çekilmeden sizlere şunu sorayım. “Siz Çiçek Pasajında, Madam Anahit’in resmine bakarak Arjantin içtiniz mi?..”