Fethiye, Marmaris ve Bodrum’da patates tarlası var mı?
Yağmurlu bir mayıs akşamıydı. Yoksa haziranın son günü müydü? Neyse. Ege’nin en havalı kasabasında. Türkiye'nin en güzel, en sevdiğim meyhanesinde bir masaya çökmüştüm. Bu arada İstanbul’da mezenin ve balığın hakkını veren iyi restoranları ve Krependeki İmroz'u (artık kapalı) tenzih ederim.
Bu mekânın sahibi de rahmetli Yorgo gibi mutlaka her masaya uğruyor, iki çift laf ediyor. Ayrıca tekkenin müdavimi mi yoksa garsonu mu olduğu anlaşılmayan. Gayya kuyusu gibi ihtiyar birisi var. Yaşı yetmiş bilmem küsür ama kırk yıl arasanız böylesini bulamazsınız.
Daha masaya bile yaklaşmadan bir şeyler mırıldanmaya başladı. Masaya iyice yaklaştıktan sonra şaklabanca bir bakışla, fısıldayarak. "Eskiden buraya geldiğinizde çevrenizde turizmciler, üçkağıtçılar ve fahişeler eksik olmazdı" dedi.
Gerçi bu üç mesleğin ortak özelliklerinin neler olduğunu bildiğini hiç sanmıyorum ama hayal gücü bilgisinden çok daha fazla olduğu kesin. "Eee, sonuçta hepsi de maharet gerektiren iş yapıyor" dedim.
Turizmci olmak zor bir zanaat vesselam!
Sırf bu yüzden özellikle uçak yolculuklarımda mesleğimi soranlara patates, patates ticareti ile uğraştığımı söylüyorum.
Şimdi patates nerden çıktı diyeceksiniz?
Eğer patates işi yapıyorsanız hiç kimse size soru sormuyor. Bırakın soruyu konuşmak bile istemiyor. Nedenini bilmiyorum?... Şayet bir patatesçi tanıdığınız var ise lütfen ona sorun.
Kimi zaman nevi şahsına münhasır bir karakter çıkmıyor değil!
İsmi Maurice. Hollandalı. Elinde İngilizce bir roman. İstanbul aktarmalı Bakü’ye uçuyor. On iki senedir Azerbaycan’ın başkentinde, bilmem ne Gaz şirketinde mühendis. "Bir yıl için gitmiştim, kaldım" dedi. Hani bizim gurbetçilerin birkaç yıl çalışır, para biriktirir, döneriz diye Almanya’ya gitmeleri gibi.
Bir müddet sessizlik sonrası. Ziyaret İzmir’e mi diye sordu. "Yok" dedim. "Dalaman’a uçuyorum. Fethiye" dedim.
"Eşimle birlikte senede iki kez Fethiye ile Bodrum arası değişik bölgelerini ziyaret ediyoruz. Ancak civarda hiç patates tarlası görmedim. Ama inşaat yasağına rağmen Fethiye, Marmaris ve Bodrum’da beton mikserleri, hafriyat kamyonlarının patates tarlasına çevirdiği birçok yol gördüm" dedi.
15 Mayıs ile 15 Ekim arası çevreye rahatsızlık vermemek için ağır nakliyat, iş makineleri, hafriyat, beton dökme ve sıva gibi çalışmalar güya yapılmıyormuş. Oysa haziran sonuna doğru birçok bölgede inşaat yasağına rağmen çalışmalar tüm hızıyla sürüyordu diyor.
Mayıs sonu veya haziran ilk haftası olması gerekiyor.
Medya geniş yer ayırmıştı. Muğla’da inşaat yasağına sıkı denetim yapılacaktır. Rahatsızlık uyandıran konularda Valiliğimize, Kaymakamlıklarımıza, Belediyelerimize, Jandarma ve Emniyet birimlerimize bilgi vermelerini rica ediyoruz.
Peki, koskoca iş makinelerini, hafriyat kamyonlarını, beton mikserlerini. Yol kenarlarına konulmuş sayısız çöp konteynerleri olmasına rağmen araçlardan atılan veya piknikçiler tarafından yol kenarlarına bırakılan çöp ve çöp torbalarının kimler tarafından konulduğunu Jandarma ve Emniyet birimlerimiz bilmiyor, görmüyor olabilir mi?...
Herkes görüyor, biliyor ama kimse konuşmak istemiyor...
Şimdi ortak özelliklere obsesyonlu arkadaşlara turizmci olmanın dayanılmaz hafifliğini anlatabilirim.
"Evet, turizmcilerde her şeyi görüyor, her şeyi biliyor ve her şeyi anlıyor. Bu görüntülerden utanıyor ve rahatsız oluyor."
Ne acayip iş…
Dahası bu konuda en büyük zararı gören kim? Tabii ki Türkiye. Türk turizmi. Turizmciler.
Turistlerse konaklamış oldukları tesislerin çevresindeki inşaat, tadilat, görüntü ve gürültüyü haklı olarak görüntüleyip, şikâyet ediyor.
Maddi, manevi ceremesini çeken kim? Türkiye. Türk turizmi. Turizmciler.
Sosyal medyadakafası sürekli meşgulgözüken'gelenağam, giden paşam' bakış açısına sahip turizmduayeni ise daha önce böyle bir şey olmamış gibi şikâyetlerin hangi kategoriye girdiğini soruyor.
Ülke imajı mı, destinasyon imajı mı? Ürün imajı mı?
Ürün imajına siz kafanızı hiç yormayın. Çünkü "Herşey dahil" sistemde farklı standartlar uygulansa bile, yaşanan bunca krizler sonucu mutantlaşan turizmcilerimiz en iyi neticeyi satış fiyatının belirlediğini biliyorlar.
Yılın ilk büyük turizm fuarı olan Utrecht’te herkesin keyfi yerinde görünüyordu... Antalya bölgesinden gelen bir turizmcimiz, "2024 yılı harika bir yaz sezonu olacağa benziyor" demişti.
Sıklıkla söylerim. Ağanın eli tutulmaz…