Gözleme mi yoksa Afgan bolanisi mi?
Hıncal Uluç, Turizm Bakanı Mehmet Ersoy'a "Nedir Akdeniz'de durumlar, Ruslar uçmaya başladıktan sonra" diye sorunca şöyle bir cevap aldığını söylüyor. “Yüzde yüze yakın doluluk var. Geçen yıl 16 milyon turist gelmişti. Bu yıl şimdiden 17 milyona ulaştık.”
Ortam uygun olmadığından şunu soramadım diyor.
"Bana kafa sayısı değil, kafa başı bıraktıkları parayı söyler misiniz?" diyecektim.. Mesela Akdeniz turizminde rakiplerimiz İspanya, İtalya, Fransa, Hırvatistan ve Yunanistan ile mukayese ederek..
Detaylarını açıklamıyor ama böyle çetrefilli bir sual soruyor ise mutlaka bildiği bir şey var.
Yalnız Türk mutfağı neden hala uluslararası bir mutfak olmaz veya Antalya niye gastronomi başkenti olmadı diye izah ederken suçu Akdeniz’deki otelcilerimize atıp, her şey dahil uygulamalarını “rezil sistem” diye nitelendiriyor?..
Hıncal abinin bu tavrı salgın dönemiyle ilgili olmamalı. Acaba Antalya sokaklarında Maraş dondurması yerine İngiliz Algida dondurması. Urfa veya Antep Lahmacunu yerine İtalyan veya Almanların donmuş pizzası. Bursa döneri yerine Suriye dürümü. Gözleme yerine ise Afgan bolanisi mi ikram edildi?..
Akdeniz’deki otelcilerimiz ise suspus!
Belki, bizim de doğru bildiklerimizde yanlışlar vardır ama son zamanlarda gelen ağam giden paşam şeklinde bir duruş sergileyen Türkiye Otelciler Birliğinden (TÜROFED) çıkıp şunu söylemesini beklerdim.
Muhterem Hıncal Efendi. Geleneksel Türk mutfağının seçkin yemekleri tüm tesislerimizin açık büfelerinde bulunmaktadır. À la carte restoranlarımızda ise yöresel mutfak, Osmanlı mutfağı ve dünya mutfağından sunumlar yapılmaktadır.
Antrparantez şunu da belirteyim. Türk Turizmin gelişmesi ve yemek kültürümüzün dünya çapında daha fazla tanınır hale gelmesi için işimiz Hıncal abiye kaldıysa hepimize geçmiş olsun.
Herhalde turizmi futbol oyunu gibi bir şey sanıyor. Bu nedenden dolayı kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesmeye kalkıyor.
Eylül’ün ortasındayız. Yani sezon artık bitti sayılır. Salgın bahanesiyle Avrupa ve İngiltere’de Türkiye hala kırmızı listede. Bırakın insanların tatil yapmasını. Zorunlu koşullar dışında ülkemize seyahat edilmesi bile önerilmiyor. Ayrıca gazeteler hala Türkiye'nin de yer aldığı 'riskli ülkelere’ tatile gitmek işten çıkarma nedeni olabilir diye yazıyor.
Acaba Hıncal abi Avrupa Birliği ve İngiltere’nin Türkiye’ye karşı yapmış olduğu keyfekeder uygulamaların sebeplerini sordu mu? Niçin hala kırmızı listedeyiz? Güncel koronavirüs tablosuna bakınca Türkiye'de her gün 250 kişi hayatını kaybederken, aynı nüfusa sahip olan Almanya’da bu sayı nasıl oluyor da 50 kişi civarında? Hem de Koronavirüs ile mücadelede Türkiye bir başarı hikayesi yazarken?..
Tüm olumsuzluk ve uyarılara rağmen ‘gözünü karartıp’ trende, havalimanında, uçakta, otobüste, otelde, sokaklarda virüs kapma riskini göze alarak ülkemize gelen turistleri beğenmeyerek “Ben kafa sayısı değil, kafa başı bıraktıkları parayı öğrenmek istiyorum” diyor.
Oysa Cumhurbaşkanımız bile “Ülkemize gelen turistlere, gezdiği çarşıdan aldığı birkaç parça otantik eşya veya yediği birkaç lokmadan ziyade öncelikle Türk misafirperverliğini sunmalıyız” diye söylüyor.
Hıncal abi bilmiyor olabilir.
Akdeniz çanağındaki önemli rakiplerimiz olan İspanya, Yunanistan ve Portekiz. Avrupa Birliği ile İngiltere’nin tüm desteğine rağmen tarihlerinin en kötü turizm yıllarını yaşıyor. Çünkü ne yapacaklarını nasıl hareket edeceklerini bilmiyorlar. Bizler ise krizlere alışığız, hep olacak ve hep geçecek. Türkiye turizminin krizde büyüdüğü unutulmasın.
Bu yüzden hiç kimse Türk turizmcilerinin bu işin içinden çırak olarak çıkacağını sanmasın.
Hıncal abi şimdi bana kızacak ama dün görüşmüş olduğum Antalyalı bir otel müdürü, “2022’de çok güzel bir sezon bizi bekliyor. A’la Carte restoran sayısını artırmayı planlıyoruz. Güney Asya ve Orta Asya mutfağından lezzetli ve aromalı sunumlarımız olacak” dedi.
Ortam uygun olmadığından “Afgan mutfağı mı?” diye soramadım..