Hippiler-13: Kamu Yönetiminin Hippilere Yaklaşımı
Devletin hippilere yaklaşımı konusunda kaynaklarımız, basında hippilerle ilgili yer alan haberler ile 1960 ve 1970’lerde TBMM ve Cumhuriyet Senatosu’nda konuyla ilgili yapılan tartışmalar ve konuşmalardır. TBMM ve Cumhuriyet Senatosu’nda turizm, gençlik ve Türk kültürü gibi konularda yapılan tartışmalarda “gidişata” kötü bir örnek olarak genellikle hippiler veriliyor. Basında yer alan haberler; uyuşturucu arama ve baskınları ile belediyelerin bazı uygulamalarından ibarettir. Basındaki haberler ile parlamentolardaki konuşma ve tartışmalar, 1960 ve 1970’lerde kamu yönetiminin hippilere karşı tavırları hakkında önemli ipuçları veriyor.
Bununla birlikte, o yıllarda Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nda üst düzey yönetici olarak görev yapan Adnan Özaktaş’ın hippilerle ilgili öngörüsü ve yaklaşımı, diğer kamu görevlilerinin görüş ve uygulamalarından epey farklılaşıyor. Adnan Özaktaş’ın hippilerin turizm açısından önemi konusunda, dönemine göre ileri bir anlayışı göze çarpıyor:
“68 Jenerasyonu derler; Avrupa’da 68 jenerasyonu… O ara Türkiye’ye hippiler geliyordu. Şimdi, bizim bakanlıkta hippilere karşı bir cereyan var: ‘Ya bunlar para bırakmıyorlar; işte ahlaksızlar, otellere gitmiyorlar, bilmem ne ediyorlar.’ Ben gittim, Beyazıt’ta hippileri gezdirdim, yerlerinde ahbaplık ettim, konuştum. Bir baktım, içlerinde doktorasını yapmış insan var; çoğu yüksek tahsilli, dünyayı tanımak için hippilik yapıyorlar. Bunlar Tibet’e gidiyorlar, Hindistan’a gidiyorlar, Türkiye’ye geliyorlar, falan. Geldim, bakanlıkta bir toplantıda bir nutuk çektim. ‘Siz bunları küçümsemeyin’ dedim; ‘yirmi sene sonra bunlar Hilton müşterisi.’ Yani bürokrasi bu konuda çok yavaş uyandı.”
Sultanahmet bölgesinde 1970’lerde turizm sektöründe çalışan, TMTF’de görev alan Kasım Zoto’nun anlatıları, kamunun hippi anlayışının içeriğini özetliyor:
“…kamunun güvenlik kesimi, ‘pek güvenilir olmayan, olmasalar da olur’ şeklinde bakardı. Yani yarın öbür gün bu insanların—biz dahi; biz dahi derken nispeten daha açık olan, daha sivil görüşlü olan insanlar—bizim sözcülerimiz, temsilcilerimiz, elçilerimiz olacak diye bir düşüncemiz yoktu; yani hiçbirimizde böyle bir düşünce yapısı yoktu. ‘Bunlar nereden geldiler?’ şeklinde… Ekonomiye bir faydaları yok zaten; üç beş kuruş günde, bir francoyu dört beş kişi paylaşıyor, bir kuru fasulyeyi beş kişi paylaşıyor… Bunlar geliyorlar; tamam, ne yapalım, yapacak bir şey yok; ama yani olmasalar da olur, şeklinde.”
Kamunun hippilere olan yaklaşımının görüleceği en iyi ortam belki de TBMM ve 1961 Anayasası ile ikinci meclis olarak “denetleme” göreviyle oluşturulan Cumhuriyet Senatosu’nda yapılan konuşma ve tartışmalardır. Bu iki mecliste yapılan tartışmalar incelendiğinde, kamunun hippilere karşı olan yaklaşımının genel olarak basındaki anlayıştan çok da farklı olmadığı görülüyor. Aşağıdaki alıntı, Cumhuriyet Senatosu’nda yapılan bir tartışmaya ait; Genel Kurul’da konuşan bir senatör, hippileri tehlikeli ve halka tacizlerde bulunan insanlar olarak görüyor ve şunları söylüyor:
“Muhterem arkadaşlar, turizm meselesinde bilhassa İstanbul ve Ankara için hippiler çok önemli bir mevzudur. Filhakika onlar da zengin ailelere taalluk eden insanlar olmak itibarıyla birtakım paralar sarf ediyorlar; etmiyorlar değil ama, çok perişan halleri ile bilhassa İstanbul’da hem ecnebileri hem de yerli halkı taciz etmektedirler. Fikrimce Sultanahmet’i onlardan kurtarmak lazımdır. Adliyenin etrafında, Sultanahmet Sitesi’nin etrafında hippiler toplanmışlardır. Türkiye’den başka her yerde hippiler için muayyen yerler ayrılmıştır. Biz de bunu pekâlâ yapabiliriz. Bunun üzerinde Bakanlığın duracağını zannediyorum.” (29)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda konuyla ilgili konuşma yapan bir milletvekili ise, hippi felsefesini olabilecek en kötü gelişmelerden biri olarak görüyor ve şöyle diyor:
“Hippi felsefesinin cenderesine sıkışmış, ailesinden kopmuş, milletinden tedirgin, muhitinden kaçan böyle bir güruhun ‘turist’ etiketiyle gelmiş olmasının ne kazandıracağını veya mukabil mantıkla ne kaybettireceğini düşünmeye ve inceden inceye hesap etmeye mecburuz.” (30)
Bir başka milletvekili ise hippiliği, milliyetçi, maneviyatçı, memleketçi ve millî değerlere vakıf gençler yetiştirmenin önünde bir engel olarak görüyor:
“Vatan-millet yıkıcılarını ve vatan hainlerini; kendi milletini ve Türklüğünü, dinini inkâr eden gençler değil; bayrağını yuhalayan, bayrağını indirip yerine kızıl bayrak açan gençler değil; kafalarında yabancı ideolojiler dolu olan gençler değil; saçıyla sakalıyla, giysisiyle erkek mi kadın mı olduğu belli olmayan hippi gençler değil… Biz, tarihine, millî geleneğine; milliyetçi, memleketçi, maneviyatçı, millî değerlerine sahip bir anlayışla yetiştirilen gençlik istiyoruz. Bu ölçüler içinde yetişecek gençler memleket için güven kaynağı olabilir.” (31)
Bir başka milletvekili de benzer görüşleri savunmasının yanı sıra hippileri, sosyalist akımları ülkeye getiren ve Türk gençliğine zarar veren bir hareket olarak görüyor:
“Elinde Mao’nun, Che Guevara’nın, Stalin’in, Lenin’in veya birçok aşırı ve asla Türkiye’de sözünün dahi edilmesini istemediğimiz ‘büyük sol liderlerin’ büyük büyük resimleri ve arkasında din hüviyetini belirten giysileriyle birtakım gençler—yaşlılar; hippi diyebileceğimiz kılık ve kıyafetli insanlar ve daha birçok İngiliz vatandaşı yürüyor. Dikkatle baktık, ‘Acaba vatandaş bu hadise karşısında ne yapıyor?’ diye… Gülüp geçen var, dövizleri okuyan var; çocuklar bile şöyle bir bakıp ondan sonra tekrar sokaklarına dönüp oyunlarına devam ettiler.” (32)
Milletvekilleri ve senatörlerin hippilerle ilgili en önemli tespit ve rahatsızlıkları; onların giysileri, uyuşturucu alışkanlıkları ve—aslında hippilerin böyle bir ilgileri olmasa da—sol akımlara dâhil siyasi liderlerin izinden giden gençler olmalarıdır. Bir milletvekilinin mecliste yaptığı bir konuşmada; “Kanuna aykırı bulduğu hâlde, hoca—hacı olmadığı halde sakal uzatıp da derviş geçinen; sokakta dilencilik yapan; Mao’ya özenip bıyıklarını ta buraya kadar uzatan; saçlarını bu şekilde uzatan hippi tipi, pislik içinde, Müslümanlığa, Türklüğe yakışmayan acayip kılıktaki insanlar…” şeklinde, yasalara aykırı giyinen insanlar olarak görmekte ve dilencilik yaptıklarını ileri sürmektedir. (33)
Hippiliği, frengi gibi zührevî hastalıkların yaygınlaşmasında önemli bir tehdit olarak gören bir diğer senatörün açıklaması da şöyledir:
“Frengi son yıllarda çoğalmıştır. Doğrudur. Frengi vakalarının çoğalmasında dünyadaki hippi hareketinin büyük etkisi olmuştur. Kural tanımayan seks; frengi ve frengi gibi zührevî hastalıkların çoğalmasında en önemli etken olmuştur.” (34)
Meclis ve senato tutanaklarında konuyla ilgili bir diğer söylem ise şöyledir:
“Millî ve dinî kıymetlerimiz kötülenmektedir; örf ve âdetlerimiz küçük gösterilmektedir. Millî hislerden yoksun, nizamlara karşı isyankâr ve dejenere bir gençliğin yetişmesi için büyük gayret sarf edilmektedir. Gençlerimize ısrarla hippi hayatı yaşamaları telkin edilmektedir.” (35)
Yararlanılan kaynaklar: Cumhuriyet Zenatosu Tutanak Dergisi, Cilt 4, Toplantı 11, s. 496; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 6, Toplantı 1, s. 418; Millet Meclisi Tutanak dergisi, Dönem 3, Cilt 6, Toplantı 1, s. 1071; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, dönem 3, Cilt 13, Toplantı 2, s. 261; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, dönem 3, Cilt 31, Toplantı 4, s. 577; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 4, Toplantı 1, s. 665.; Özaktaş, A. (1925). Lisans, Bursa. 21 Eylül 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Arzu Turan); Zoto, K. (1950). Lisans. İstanbul. 12 Ağustos 2014 tarihli görüşme. (Görüşen: Nazmi Kozak).
Not: Bu yazının tam metni için bkz.: Kozak, N. (2018). Hippiler. İçinde: (Kozak, N., Editör), Dünden Bugüne Türkiye’de Turizm: Kurumlar, Kuruluşlar, Turizm Bölgeleri ve Meslekler. İstanbul: Yıkılmazlar Matbaası.
HAFTAYA: Sinemada Hippiler

Lütfen Bekleyin.