Hippiler-5: Hippiler Sultanahmet’te
Sultanahmet, hippilerin Hindistan, Nepal ve Tibet yolunda bir soluklanma merkezi olarak öne çıkar. Bölgede Beatniklerin ilk olarak görülmesi 1950’li yılların ortalarına denk gelir. 1960’lı yıllarda gelişler hızlanır, asıl yoğunluk ise 1965’ten sonra başlar.
Sultanahmet’in tercih edilmesi elbette tesadüf değildir. Bir yandan Tarihi Yarımada’nın tam ortasında; Ayasofya, Sultanahmet Camii, müzeler ve Hipodrom’un önemli bir bölümünün bulunduğu bir konumdadır. Öte yandan, o dönemde İstanbul’dan Anadolu ve Avrupa’ya giden otobüslerin Sirkeci’den kalkması, arabalı vapurun Harem üzerinden Anadolu’ya geçiş için tek seçenek olması ve Avrupa trenlerinin yine Sirkeci Garı’ndan hareket etmesi, Sultanahmet’in cazibesini artırmıştır.
O yıllarda Türk Milli Gençlik Teşkilatı’nda (TMGT) Turizm Müdürlüğü yapan ve Nepal, Hindistan, Tibet otobüs biletlerinin satışından da sorumlu olan Kasım Zoto, Sultanahmet’in hippilerce tercih edilmesinin tesadüf olmadığını şöyle açıklar:
“O dönemde Sultanahmet’te daha çok yeşil alan vardı. Ucuz ve basit binalar fazlaydı, yurtlar ve ucuz oteller bulunuyordu. Beyoğlu’nda böyle bir imkân yoktu. Dört-altı kişinin aynı odada kalabileceği oteller vardı. Sultanahmet hem geliş hem gidiş hem de buluşma noktasıydı. Farklı bölgelerden gelenler burada buluşup yollarına devam ederlerdi. Yani önemli bir ‘meeting point’ti.”
Bu nedenle Sultanahmet, hippiler için özel bir bölgeye dönüşmüştür. Zamanla burası vazgeçilmez hale gelir. Burada unutulmaması gereken nokta, Sultanahmet’in o yıllarda bir turizm bölgesi değil, bir mahalle oluşudur. Bugün görülen binaların çoğunda aileler yaşar, geleneksel mahalle hayatı sürerdi. Hosteller, oteller ve yeme-içme yerleri 1980’lerin ortalarına kadar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır.
Hippiler Sultanahmet’i bir buluşma ve dinlenme noktası haline getirdikçe, bölge de şeklen değişmeye başladı. Avrupa’nın çeşitli kentlerinden otomobil, minibüs, otobüs ve karavanlarla gelen hippiler araçlarını Sultanahmet’e park ediyor, günlerini burada geçiriyorlardı. Görüşmelere göre hippiler, zorunlu olmadıkça Sultanahmet dışına çıkmaz, hatta Sirkeci’deki otellerde dahi kalmazlardı.
Konaklamalar daha çok hostel, otel, yurt ve “açık hava oteli” diye tabir edilen çatı katlarında gerçekleşirdi. Parası olmayanlar parklarda veya otel önlerinde yatardı (Çolpan 2014). Karavanla gelenler ise Sultanahmet Meydanı’na park ederdi.
“O zamanlar burası mahalleydi. Trafik sorunu yoktu. Karavanla gelen burada kalırdı. Otuz-kırk karavan olurdu. İçinde yer, içer, yatar, müzik dinlerlerdi” (Çolpan 2014).
Sultanahmet’teki konaklamaların büyük kısmı bölgede, kısmen de Sirkeci’deydi. Ayrıca Beyazıt’a giden güzergâhta bazı hosteller ve öğrenci yurtları da kullanılıyordu.
Kasım Zoto, hippilerin genellikle küçük ve düşük yıldızlı otellerde kaldığını belirtir:
“Hippilerin kaldığı oteller genellikle üçüncü sınıf otellerdi. Parası hiç olmayanlar ise parklarda, banklarda veya çimenlerde yatarlardı. Çoğunlukla kirli kıyafetleriyle gruplar halinde dolaşırlar, paraları bittiğinde köşe başlarında gitar çalarak para toplarlardı. Mesela Piyer Loti Caddesi’ndeki Balıkesir Talebe Yurdu’nu hatırlıyorum.”
Bayazoğlu ise uyku tulumunun Türkiye’de hippiler sayesinde tanındığını aktarır:
“Uyku tulumunu onlardan öğrendik. Otel teraslarında, parklarda bunların içine girip uyuyorlardı” (Bayazoğlu 2004: 336).
Sultanahmet’te hippilere hizmet veren hostellerin başında Gülhane Hostel geliyordu. Yaklaşık yirmi yıl boyunca hippilere ve genç turistlere hizmet veren bu hostelin en dikkat çekici özelliği, elli sente çatı katında (açık hava oteli!) konaklama imkânı sunmasıydı. Ayrıca Hotel Alp Guesthouse, Ayasofya Guest House, Lale Hostel, Sultan Hostel ve Yücel Hostel de (sonradan Yücelt) hippilere hizmet sunan hostellerdi. Bu tesislerde odalarda 1–10 kişi kalabiliyor, WC ve duşlar ortak kullanılıyordu.
Oteller arasında Büyük Ayasofya Oteli, Gülhane Çınar Oteli, Gülhane Park Oteli (eski Alemdar Sineması’nın yanında, Yerebatan çıkışında), Pudding Shop’un yanındaki Güngör Otel, Mary Otel, Küçük Ayasofya’daki Nur Otel ve Star Holiday Otel öne çıkıyordu. Çoğu belediye belgeli olan bu otellerin bir kısmı, 1950’lerde çıkarılan Vasıflar Yönetmeliği’ne de uygundu.
Yaz aylarında hippiler ve öğrenci turistler için öğrenci yurtları da devreye giriyordu. Balıkesir Talebe Yurdu, Köroğlu Talebe Yurdu ve günümüzde Anadolu Üniversitesi tarafından konukevi olarak kullanılan Cerrahpaşa Caddesi üzerindeki Eskişehir Talebe Yurdu, seyahat acenteleri ve TMGT tarafından yaz aylarında kiralayarak konaklamada kullanırdı.
Ayrıca, Erol Taş’ın Cankurtaran’daki kahvehanesinin yanındaki iki küçük ahşap hostel de 1989’a kadar hippilere ve sırt çantalı turistlere hizmet verdi.
Bunun dışında, bazı marjinal konaklama biçimleri de görülürdü. Turist rehberi Metin Kural, bir hippiden dinlediği olayı şöyle aktarır:
“Otobüs ya da trenle bir yere gidiyordum ama otele gitmiyordum. Karakola gidip nezarette yatıyordum. Küçük kasabalarda polisler bana çay ikram ediyor, sabah kahvaltı veriyorlardı.”
Yararlanılan kaynaklar: Bayazoğlu, Ü. (2014). Uzun, İnce Yolcular. İstanbul: Aras Yayıncılık, Çolpan, N. (1946). Ortaokul. Araç, Kastamonu. 27 Kasım 2014 tarihli görüşme. (Görüşen: Nazmi Kozak); Zoto, K. (1950). Lisans. İstanbul. 12 Ağustos 2014 tarihli görüşme. (Görüşen: Nazmi Kozak).
Not: Bu yazının tam metni için bkz.: Kozak, N. (2018). Hippiler. İçinde; (Kozak, N. Editör), Dünden Bugüne Türkiye’de Turizm: Kurumlar, Kuruluşlar, Turizm Bölgeleri ve Meslekler. İstanbul: Yıkılmazlar Matbaası.
(HAFTAYA: SULTANAHMET’TEKİ HİPPİ MEKÂNLARI: PUDDİNG SHOP)
Lütfen Bekleyin.