• 14 Eylül 2025 22:13
  • 0
  • 10 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Hippiler-4: Türkiye’de Hippiler

Bu yazıyı dinleyin
Nazmi Kozak 14 Eylül 2025 Hippiler-4: Türkiye’de Hippiler

Önceki bölümlerde açıklandığı üzere beatnik ve hippi akımı, genel itibarıyla küçük ve orta gelirli aile çocuklarını etkileyen bir harekettir. Dolayısıyla Hindistan, Nepal ve Tibet’e gitmek üzere Türkiye’ye gelen hippilerin demografisinin de bu sosyolojik içerikte incelenmesi gerekir. Zira hippi akımına katılan ABD ve Avrupalı gençlerin tamamı üniversite öğrencileri olup; Maslow’un İhtiyaçlar Kuramı’na göre esas olarak beşinci, sonraki yıllarda ise kısmen dördüncü basamaktaki ailelerin çocuklarıdır. Dolayısıyla hippi hareketini bir burjuva gençlik hareketi olarak görmek yerinde olur. 

Türkiye Turizmi Sözlü Tarih Araştırması kapsamında görüşülen Kapadokyalı turizmci Osman Budak, gelenlerin hepsinin parasız ve pejmürde insanlar olmadığını, yukarıdaki ifadelerin dışında hippi denilenler arasında epey varlıklı kimseler de olduğunu ifade ediyor:

“… hippi deyince böyle ipin ucu yanlış anlaşılmasın, yani işini gücünü bitirmiş insan değil. Ben bir tane hippiyle karşılaştım, bilgisayar fabrikasının sahibiymiş, daha bilgisayarlar yeni çıkmış, ya sırtında çanta ile geldi, kapıdan girdi. Bir arkadaşım bu kişiyi bir grupla tura götürdü. Tur sırasında bu arkadaş ‘Sıkıldım Oktay’ demiş, ‘Hoca biz ayrı bir tur yapabilir miyiz?’ Adam o zamanın parasıyla 100 bin dolara ipek halı ayırttı. Halıcı arkadaşa ‘Bunu nasıl alacak?’ dedim, ‘Oğlum sırtında çantası yok bunun, bir tane hippi hem yüz bin dolar para.’ Adamı sonra bir araştırdık ki, 100 bin dolar dediği halıyı ayıran adam Amerikalıymış ve dünyaya ilk bilgisayarı çıkaran insanmış.”

Kapitalist dünyanın burjuva aile çocuklarının hippi akımından etkilendikleri, Türkiye Turizmi Sözlü Tarih Araştırması’nda görüşme yapılan pek çok kişinin ifadelerinde ortaya çıkıyor. Kapadokyalı turizmci İsmail Ablak, hippilerin maddi durumları hakkında şunları söylüyor:

“Çantalı, sırtı çantalı derdik işte biz onlara. Böyle gelirler, otostop yaparlar. İşte ne bileyim, böyle beleş ne bulurlarsa ona yönelen bir turist profili de vardı. Maddi durumları iyiydi, paraları vardı ama alışkanlık; gelene el kaldırıyorlardı, arabalara.”

Hippilerin kimlerden oluştuğu, Sultanahmet’teki yaşantıları üzerine farklı görüşler var. Müzik, eğlence ve uyuşturucu eğilimi üzerinde en çok durulan konular arasında. Ancak, gelenlerin içinde kayda değer bir bölümün entelektüel birikimi yüksek olan, geldikleri yörelerin kültürünü merak eden ve onu tanımak isteyen gençler olduklarını Sultanahmet bölgesinde 1970’lerin ortasından 1980 yılında kapatılıncaya kadar Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı’nda (TMGT) Turizm Müdürlüğü görevini yürüten ve sonrasında da kendi seyahat acentesini işleten Deniz Tüfekçi şöyle açıklıyor:

“Bir kere hippiler dediğimiz ciddi bir altyapıya, kültürel bir iklime sahip insanlardı. Yani hepsi eğitimliydi. Hepsi istisnasız gezilmesi, görülmesi gereken ne varsa İstanbul’da görüyorlardı. Dolmabahçe’ye, Topkapı’ya, Arkeoloji Müzesi’ne, Yerebatan’a, Mozaik Müzesi’ne, Küçük Ayasofya’ya, Kapalıçarşı’ya gidiyor, hepsini geziyorlardı. Çıktıkları zaman bizimle konuşuyorlardı: ‘Bugün ne yapacaksınız?’ – ‘Şuraya şuraya gideceğiz.’ Akşamları hostellerde birçok şeye şahit oldum. Hatta bazı gruplarımız olduğunda bilgi veriyor, Türkiye ile ilgili slaytlarla bilgilendiriyorduk.”

Genel olarak üniversite öğrencisi olan, okuyan, araştıran ve dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen, kendini dünyadan sorumlu hisseden bu gençlerin yaşları 18-28 arasında yoğunlaşıyordu. Türkiye ve Sultanahmet bölgesine geliş dönemleri özellikle yaz mevsimine tekabül ediyor; haziran, temmuz ve ağustos aylarında hippilere daha sık rastlanıyordu. Hangi ülkelerden daha çok geldikleri sorgulandığında, sözlü tarih görüşmelerinde istisnasız “Her milletten gençler geliyordu” yanıtı alınmıştır. Bununla birlikte ABD, İngiltere, Almanya, Hollanda, İsviçre, Avustralya, Yeni Zelanda, İtalya, Avusturya, Kanada, Portekiz, Fransa, Hırvatistan, İsveç, Norveç ve İrlanda gibi ülkelerden daha fazla hippi geldiği belirtiliyor. Sayı olarak eksiksiz verilere ulaşmak mümkün olmamakla birlikte, 1965-1979 yılları arasında Sultanahmet’ten yüz binlerce gencin gelip geçtiği anlaşılmaktadır. Sultanahmet’te duruma göre uzun süre kalanlar olabildiği gibi, Hindistan, Nepal ve Tibet’e ulaşım bağlantısını yapan hippiler birkaç gün içinde Sultanahmet’ten ayrılabiliyorlardı. “Katmandu’ya giderken birkaç gün kalmak üzere gelip İstanbul’da birkaç hafta, birkaç ay kalırlardı” (Sökmen 2013). Anadolu’daki kalışlar ise aylarla ifade edilen süreleri kapsıyordu.

Hippilerin ülkemizde ziyaret ettikleri tek yer elbette Sultanahmet değildi. Hindistan, Nepal ve Tibet’e doğru yola çıkanların yanı sıra, özellikle sonraları artan bir şekilde Anadolu’daki kentleri ziyaret eden hippiler de olmuştur. Özel araçları, karavanları, bisikletleri, motosikletleri ve otobüslerle Kapadokya, Side, Alanya, Marmaris, Fethiye ve Kuşadası gibi bölgeleri ziyaret ediyor, buralarda yerli halkla ilişki kuruyorlardı.

Bu yörelere ek olarak hippilerin Türkiye’nin hemen bütün bölgelerini ziyaret ettikleri gazetelerde çıkan haberlerden anlaşılmaktadır. Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay ve Ege Bölgesi kentlerine ek olarak “Klasik Hippi Yolu” olarak tanımlanan güzergâh üzerindeki İstanbul, Bolu, Ankara, Çorum, Yozgat, Erzincan ve Ağrı hattı da hippilerin yerli halk ile yoğun ilişkiler kurdukları bölgeler arasındadır. Bu güzergâhta 1965-1979 yılları arasında on binlerce insanın Hindistan, Nepal ve Tibet’e gitmek üzere otobüs, minibüs, karavan ve otomobillerle seyahat etmesi, yerli halk ile hippi ilişkilerinin ne denli kitlesel boyutlarda ve yoğun yaşandığını göstermektedir.

Hippilerin Anadolu ziyaretleri ile ülkemizde turizmin gelişmesinde ilk kıvılcımların yakıldığını söylemek yanlış olmaz. Zira gidilen bölgelerde yerli halkın hippilere karşı Türk konukseverliğinin örneklerini göstermeleri, onlara ücretsiz yemek vermeleri, konaklama olanağı tanımaları ve hatta temizlenmeleri için ortam sağlamalarına ilişkin çok sayıda anlatı bulunmaktadır.

Bu yönüyle hippileri Türk turizminin ilk kitlesel turistleri olarak görmek yanlış olmayacaktır. Öte yandan, yerli halkın hippileri “bitli turist” ve “çantalı turist” gibi ifadelerle tanımlamaları, bugün bile bazı bölgelerde turist denilince akla hala hippilerin gelmesi bu görüşü destekleyen konular arasındadır. Yerli halkın hippilere karşı konuksever davranması ve maddi karşılık beklemeden hizmet sunması, bu yörelerde turizm hareketlerinin doğması ve genişlemesi üzerinde önemli etkiler yapmıştır.

Anadolu’yu ziyaret eden hippilerin konaklamalarının daha çok çadır, uyku tulumu, açık hava ve yerli halka ait evlerde gerçekleştiğine ilişkin çok sayıda anlatı bulunmaktadır. Avanoslu çömlek ustası Galip Körükçü; “İlk gelenler bizde kaldılar, ailelerde kalıyorlardı. Pansiyon mansiyon hiçbir şey yoktu” diyerek Kapadokya’da turizmin ilk dönemlerindeki durumu açıklıyor. Kapadokyalı turizmci İsmail Ablak; “Çadırlar vardı. Tulumları vardı. Açık havada yatıyorlardı. Biz de hayret ediyorduk, bunlar nasıl şey ediyorlar diye. İşte tulumu geçiriyor, bir mağaranın yanında yatıyordu” sözleriyle konaklamalarla ilgili hayretini belirtiyor. Yine Kapadokyalı turizmcilerden Mustafa Demirci de bu durumu destekliyor; “Bu insanlar o mağaralarda veya o bahçelerin kenarlarında uyku tulumlarının içerisinde yatarlardı.” Osman Fevzi Taşer ise Kapadokya’daki konaklamaları şu sözlerle aktarıyor: “60’la 70 arası, hippi dediğiniz ama onlar da parası olan insanlardı. Bir odada sekiz kişinin yattığını ben hatırlıyorum, sırt çantalı insanların veya işte uyku tulumu ile. Göreme’de sekiz kişi birden yatarlardı bir odada. O da bir pansiyon, o da bir otelcilikti yani. Sekizinden de para alınırdı ama o kadar alınmazdı.”

Nesrin Koçeroğlu, Alanya’ya gelen hippilerin İncekum’un ilerisindeki mokampta konakladıklarını anımsıyor. Numan Gümrükçüler ise hippilerin orman diplerinde konakladıklarını söylüyor.

Side’de ev pansiyonculuğunun hippilerle başladığına ilişkin anlatılar da vardır. Sideli turizmci Abdülkadir Uçar; “…bizim çocukluk dönemlerimizde onların meşhur Toptek dediğimiz bir acenteden bir otobüsü vardı. Otobüsün içerisinde onlarca insan konaklıyordu çünkü imkân yok, yerde kalacaklar, otel yok, pansiyon yok hiçbir şey yok. İşte bu ilgi ve bu farklılık bizde doğal olarak ilk etapta pansiyonculuğu başlattı” derken; Mehmet Karamancı konuyu daha somut bir örnekle açıklıyor: “Tabii biz çocuktuk ama 1960’lı yıllarda tek tük turistler gelmeye başladı. Özellikle sırt çantasıyla bizim hippi dediğimiz tipler 60’lı yıllarda, aklımızın erdiği yıllarda geliyordu. Bu işte ev pansiyonculuğuyla başlayan 60’lı yıllarda, evinin bir odasını veriyor, daha sonra işi büyütüp pansiyon haline getirenler oldu.” Mehmet Çoban da hippilerin Side’deki konaklamalarına ilişkin olarak; “… Side’nin dünyaya açılımıyla hippi dediğimiz turistlerle başladı. Onlar çantalarla gelirlerdi, deniz kenarı, orada burada yatarlardı, bazıları da evlerde misafir edilirdi” diyerek yerel halkın turistlere bakışını özetliyor. Bütün bu açıklamaları Harun Friese şu sözlerle destekliyor: “64 yıllarında, 65 yıllarında o civarda başladı. Hippiler de geldi ve o zaman işte evi olan bir odasını, bir yerini pansiyon olarak veriyordu. Böyle aile gibi herkes, aile ne yiyorsa onu yiyip içiyordu. Böyle çok güzel, otantik bir ortam vardı. Sonra yabancılar geliyordu, dediğim gibi çok; Hollandalılar, hippiler, yani çok kozmopolit bir yerdi.”

Bodrum’daki konaklamalarla ilgili olarak ise Ali Uslu; “Ev pansiyonları da insanları çok rahat kaldırıyordu. Çiçek çocuklar döneminde, hippilerin de kaldığı yerler vardı mesela Gümbet’te. Çünkü gerçekten oraları böyle çok sakindi, işte ağaçların altına çadırlarını kurarlardı” şeklinde Bodrum’daki konaklama ortamını açıklıyor.

 

Yararlanılan kaynaklar:Aslak, İ. (1967). Lise. Kayseri. 9 Kasım 2013 tarihli görüşme. (Gö­rüşen: Selman Bayrakçı); Budak, O. (1958). İlkokul. Göreme, Nevşehir. 8 Kasım 2013 tarihli görüşme. Görüşen: Onur Çakır); Çoban, M. (D.T.: 1939). Lisans. Side. 13 Eylül 2013 tarihli sözlü görüşme. (Görüşen: Taki Can Metin); Friese, H. (1959). Ortaokul. İstanbul. 13 Eylül 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Duygu Yetgin); Gümrükçüler, N. (1948). Ortaokul. Alanya, Antalya. 28 Haziran 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Selman Bayrakçı), Karamancı, M. (1958). Lisans, Antalya. 12 Eylül 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Arzu Turan); Koçeroğlu, N. (1952). Ortaokul. Alanya, Antalya. 29 Haziran 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Ebru Zencir); Körükçü, G. (1955). Avanos, Nevşehir. 8 Kasım 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Selman Bayrakçı); Sökmen, T. (1938). Lisans. Adana. 9 Eylül 2014 tarihli görüşme. (Görüşen: Arzu Turan); Taşer, O. F. (1955). Lisans. Kayseri. 9 Kasım 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Dönüş Çiçek); Tüfekçi, D. (1954). Lisans. Görele, Trabzon. 12 Ağustos 2014 tarihli görüşme. (Görüşen: Nazmi Kozak; Uçar, A. (1968). Lisans. Side, Antalya. 12 Eylül 2013 tarihli görüşme. (Görüşme: Duygu Yetgin); Uslu, A. (1961). Lise. Bodrum, Muğla. 8 Temmuz 2013 tarihli görüşme. (Görüşen: Aysel Yılmaz).

Not: Bu yazının tam metni için bkz.: Kozak, N. (2018). Hippiler. İçinde; (Kozak, N. Editör), Dünden Bugüne Türkiye’de Turizm: Kurumlar, Kuruluşlar, Turizm Bölgeleri ve Meslekler. İstanbul: Yıkılmazlar Matbaası.

(HAFTAYA: HİPPİLER SULTANAHMET’TE)

 

Yorumlar

  • Lütfen Bekleyin.

Yorum Yaz