• 25 Mayıs 2025 17:42
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Sezon ve Hava Durumu

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 25 Mayıs 2025 Sezon ve Hava Durumu

Turizm sezonu başlarken, gerçek hayat ile resmî açıklamalar arasındaki fark dikkatlerden kaçmıyor. Kuşkusuz “resmiden” kastımız, Bakanlığın, daha doğrusu görevde kalma azim ve kararından bir an olsun vazgeçmeyen Sayın Bakanın iyimserliği. Kısaca, sezon başındaki gelişmeler, özellikle Ege ve Akdeniz’deki hava durumuna çok benziyor.

Gerçek hayat rakamlardan hayli farklı. Örneğin her yıl Rusya’daki uzun tatil döneminin başlangıcı sayılan 1 Mayıs kutlamalarını kapsayan iki haftada, Antalya ve çevresine gelen ziyaretçi sayılarındaki azalma.

İkinci büyük pazarımız konumundaki Almanya’da gözlenen, erken rezervasyon oranlarındaki gerileme. Kuşkusuz talepteki bu azalmayı, tek başına hedef pazarlardaki iç gelişmelere dayandırmak, doğru ve gerçekçi bir yaklaşım olamaz.

Rusya ve Ukrayna arasında süren savaş halinin, salt bu iki ülkeye değil başta Almanya tüm AB ülkelerine yüklediği olumsuzluklar da etkili. Alman ekonomisinin otomotiv başta sanayi üretimindeki düşmenin sonucu, daralmaya  başlaması turizmi de etkileyecek nitelikte. AB pazarına giren Çin ihraç ürünleri karşısında topluluğun yeni çıkış yollarını araması, dolaylı yoldan bu ülkenin tatil turizmi talebini de etkiliyor.

Türkiye’ye gelenlerin oluşturdukları tüketici profili, gelir düzeyleri orta ve ortanın altı gruplardan oluşuyor. Bu nedenle,  çevredeki rakiplerimize oranla gözle görülen bu talep azalmasını doğal karşılamak ve önlemler almak zorundayız.

Kuşkusuz yapılacakların başında, bir takım özel nedenlerle gerçek ötesi iyimserlik yerine, gerçeklerle yüzleşmek geliyor.

İlk anda akla gelen, uygulanan yüksek faiz politikasının doğal sonucu olan maliyet enflasyonu. Başta konaklama olmak üzere sektörün tümünü etkileyen, giderlerdeki dünya ortalamasının üzerinde artışın, Türk turizmcilerini rakipleriyle rekabet edemez hale getirmesi.

Yüksek faiz politikası yüzünden, turizmden beklenen döviz gelirinin gerçekleştirilmesi giderek zorlaşıyor. Başka nedenler de var..

Aşırı vergi yükü yüzünden çok pahalılaşan alkollü içecek üretiminin hızla merdiven altına kayması ve yılın ilk aylarında sadece İstanbul ve Ankara’da hayatlarını yitiren, yüzlerce yurttaşımız..

Belki ülkede uygulanan iletişim politikası(!) yüzünden ve altını çizelim,  muhalefetin sessizliği, bu sorunun Türkiye gündeminde yeterince yer almasını engelliyor. Ancak Rusya ve diğer hedef Pazar ülkelerde sürekli haberleştirildiği unutuluyor. Bu gelişmenin erken rezervasyon oranlarındaki düşüşte etkili olduğu kesin.

Kartalkaya’daki yangını da unutmayalım. Bir anlamda hukuk ile siyasal kariyer arasında ciddi bir çatışmaya dönüşen yargı süreci, Türkiye’ye gelmeyi düşünen tatilcilerin kararlarını olumsuz etkiliyor.

Kısaca özetlersek, gelişmeler ağırlıkla bizden kaynaklanan nedenler yüzünden ve pek iç açıcı değil. Ancak bu sadece -buzdağının- sorunun görünen yüzü. Ülkede -başta Muğla ve Güney Egedeki- kıyıların kapatılmasıyla sonuçlanan doğa katliamları gözden kaçıyor.

Çok yakında yaşadığımız, bir inşaat şirketinin kural tanımaz “muhafazakâr devre mülk” girişiminin, Marmaris’teki beton yapılaşması, buna somut bir örnek oluşturdu.

Kötü uygulamalara ilişkin örnekleri çoğaltmak mümkün. Bodrum-Kızılağaçtaki iki ayrı koyun, ünlü 5’lideki iki şirkete verilmesi ve yangından kurtulan, ormanlık alanın imara açılması. Düşük nitelikli linyit üretimi için zeytinliklerin gözden çıkarılmaları ve kükürt etkisiyle doğal ve tarihsel varlıklarımızın yok edilmeleri.

Bayram öncesinde iç talebin de pek umut verdiğini söylemek çok güç. Artan ekonomik baskılar yüzünden, sayıları giderek azalan Türk tatilcilerinin önemli bir bölümünün Yunan Adaları'nı tercih etmeleri sürpriz değil.

Bu gelişmelere karşı çıkmak yerine, sessiz kalmayı seçen tüm meslek örgütlerimize selam olsun.

Yorumlar

  • Lütfen Bekleyin.

Yorum Yaz