• 19 Eylül 2023 17:57
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Yabancı İşletmeciler ve Türkiye’de Konaklama Sektörü

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 19 Eylül 2023 Yabancı İşletmeciler ve Türkiye’de Konaklama Sektörü

Aklınıza gelebilecek bütün uluslararası işletmecilerin -neredeyse- tümü, Türkiye’de konaklama ünitelerinin dolaylı ya da doğrudan işletmeciliğine talip olmuşlar. Markalarını franchise veya işletme yoluyla kullandırmak için akın akın geliyorlar. 

Türkiye’ye dönük bu yoğun isteklerde; başta İstanbul, ülkedeki şehir otellerinin çoğunun nasıl olsa dolar anlayışı ve yap-sat mantığıyla inşa edilmelerinin payı inkâr götürmez. Perspektiften yoksun, genelde kısıtlı özkaynak nedeniyle kredilerle yapılan bu binaların sahiplerinin, turizm ile yatırım arasındaki ilişkiyi yeterince kavradıklarını söylemek güç.

Şehir otelleri dışında kıyı bandındaki tesislerin büyük çoğunluğunun, henüz uluslararası markaların ilgisini çekmedikleri anlaşılıyor. Ancak bir süre sonra şehirlerdeki sürecin kıyı bandında başlamayacağının garantisi de yok.

Kuşkusuz bu durum birden ortaya çıkmadı.

Girişimciler seksenli yılların başlarında; “Turizm Yatırımı Belgesi” alarak başka sektörlere göre bir anlamda kayırıldılar. Özellikle gözetilen yatırımcılarımıza sağlanan -teşvikli- ayrıcalıkların, uluslararası piyasa koşullarında beklenen karlılığı sağlamakta yetersiz kaldığı anlaşılıyor. 

Teşvikler yoluyla imar planlarında tanınan ayrıcalıklar, vergi ve yatırım indirimleri, kaynak kullanımı destekleme primlerine ulaşmakta başvurulan yöntemler, uluslararası rekabet kurallarına uyum sağlamaya yetmemiş olmalı. 

Gerçeği yaşayarak öğrenen mal sahiplerinin, darboğaza girildiğini fark ederek önlem almalarının fazla eleştirilecek yanı yok. Ancak yıllarca bu sektöre aktarılan maddi kaynakların, ekonomiye maliyetini ve karşılığında elde edilen sonuçları sorgulamaktan da kaçınılamaz.

İşletmecilik ya da lisans yoluyla, bilinirliği yüksek bir markanın şemsiyesi altına girmek, özellikle arz talep dengesini gözeterek, Dünya’daki tüketici eğilimlerini dikkate alan ekonomilerde, markayı kullanan ile kullandıran arasında, dengeli bir çıkar ortaklığına yol açabilir. 

Yaşam biçimi açısından gelişmişlik endeksinde alt sıralarda yer alan ve temel insan hakları kapsamına giren konularda, demokrasi ve yargıda olumsuz değerlendirilen ülkelerde uluslararası markalarla geliştirilecek işbirlikleri, eşit çıkar paylaşımından çok bir tür zorunluluk haline gelebilir.

Doğrusu; bir konaklama işletmesi yatırımının kâr getiren yanı işletmeciliktir. 

Bu alanın şu ya da bu şekilde yabancı bir markaya teslim edilmesi, gelişmemiş ülkelere özgüdür. 

İnsan kaynakları ve pazarlama teknikleri açısından hayli zengin olan bir ülke, kısaca Türkiye için sevinilecek bir gelişme değildir. 

Gelişi güzel sağlanan teşviklerin, özel ilişkilerle aktarılan kaynakların, uluslararası rekabet kurallarının acımasızca uygulandığı konaklama sektöründe, beklenen başarıyı getiremeyeceği son gelişmelerle bir kez daha açıkça ortaya çıkıyor.

Yatırımları farklı sektörlerden kaynak aktarılarak gerçekleşen bazı girişimlerin, geldikleri bu aşamada, risk üstlenenlerin kârı yabancı işletmecilere ikram etmeye hazırlandıkları yeni bir süreç başlıyor. Bakanlığın gelişmeleri yakından izleyerek, işletme -management- ve lisans-franchise-sözleşmelerini denetlemesinde yarar var. 

Türkiye yatak kapasitesi açısından çok önemli bir ülkedir. 

Özellikle yerli markalar içinde ilk akla gelen; Anemon, Barut, Dedeman ve Elit Word ve diğerlerinin desteklenmeleri, turizmin geleceği açısından özenle gözetilmeleri gerekiyor.