• 07 Eylül 2021 23:03
  • 0
  • 2 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Pervane böceği misali

Bu yazıyı dinleyin
Mehmet Han Ergüven 07 Eylül 2021 Pervane böceği misali

“[…] davranışlarımızı güden şey entelektüel hesaplarımız değil, acıya ve zevke yönelik içgüdüsel tepkilerimizdir.” diyor ‘İçindeki Devi Uyandır’ kitabında Anthony Robbins. “Yoksa insanlar, neden sahip olmadıkları parayla, ihtiyaçları olmayan şeyleri satın alıp, sevmedikleri insanları etkilemeye çalışıyorlar” şeklinde ifade ediyor Dieter Lange ‘Bir Yarışmanın Kazanı da Kaybedeni de Başında Bellidir’ adlı eserinde. Akıl devre dışı kalınca bizi hislerimiz yönlendiriyor demek ki. Aslında akıl devre dışı kalmıyor, biz sadece bize bedava sunulan müthiş bir kaynağı kullanmıyoruz. Çünkü aklın nasıl kullanılacağı eğitim ve öğretim hayatının hiçbir yerinde müfredatta henüz bulunmuyor… Belki de binlerce lira verip aldığımız “akıllı” telefonları kullanmayı, aklımızı kullanmaktan daha iyi biliyoruz. Bilmek ise, uygulamalı bir öğrenim sürecinin sonucunda gerçekleşiyor ve bir süre sonra farkında olmadan (çok kez tekrarlanan davranışlar bir süre sonra alışkanlığa, alışkanlıklar da zamanla karakterimize dönüşüyor), dokunmatik olan telefonlarımızın daracık ekranlarına sığdırıyoruz sınırsız akıl dünyamızı, geçici acı ya da zevk hisleriyle… 

Robbins “insan, hisleriyle hareket ettiğinde, kısa vadeli zevkleri, uzun vadeli acılara tercih eder” diyor ve “eğer içinde bulunduğu koşullar yeteri kadar acı vermiyorsa, insan davranışlarında değişikliğe gitmez” diye de ekliyor…  Bunun için midir ki, bazı turizm işletmeciliği bölümlerinin kontenjanları boş kaldığı halde, hâlâotel inşa ediyoruz?…

Gelelim pervane böceğine... İmam Gazâlî, ‘Kendini Bulmak’ adlı kitabında “İnsan hisler aleminde bulunduğu müddetçe, kendini muma atan pervane böceğine benzer.” Pervane böceğini bilir misiniz? “Sadece görme hissi vardır. Hayal ve hafızası yoktur. Karanlıktan kaçar ve kendine bir ışık, bir pencere arar. Mumu da pencere sanıp kendini ona vurur, hararetin acısı hafızasında ve hayalinde kalmaz… Bu yüzden kendini ölünceye kadar muma atar.” Acaba bizim de sürdürülebilirlik bağlamında turizme olan görme hissimiz yok oluyor da turizmin doğaya yaptığı olası etkiler hafızamızda kalmıyor mu? Robbins’in de dediği gibi, kısa vadeli zevkler için uzun vadeli acıları (betonlaşma, doğanın yok olması, havanın kirlenmesi, yeraltı sularının çekilmesi vb.) yok sayıp, aynı kısır döngü içinde kendimizi tekrar tekrar mumun ateşine mi atıyoruz, bir pervane böceği misali?...