• 09 Ağustos 2021 00:41
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Yerli ve milli turizm hareketi

Bu yazıyı dinleyin
Yavuz Ataç 09 Ağustos 2021 Yerli ve milli turizm hareketi

Terler yüzünden su gibi akıyordu. İşte hepinizin önünde tekrar ediyorum. Çanakkale’den Antalya kadar ne kadar tatil yöresi varsa hepsini dolaştım. Belediye Başkanların hepsiyle görüştüm. Şunu söyleyeyim. Turizmcilerimizin çoğunda artık enerji kalmamış..

Hemen solunda duran hafif göbekli üç kişi ise etraflarına göz attıktan sonra “Sen çok büyük adamsın” diye alkışladı.

Belli belirsiz bir Alman gülüşüyle. “Geçen hafta sayın Bakana bizzat söyledim. Koronavirüs salgını sonrası turistlerin tercihlerini iyi okumak lazım. Çok farklı konsepte çadır, kamp ve glamping tesislerinin kurulması gerekiyor. 

Ayrıca sırf hafta sonu seyahatlerine imkan tanıyacak şekilde yani büyük şehirlere yakın bir lokasyonda değil. Türkiye'nin en popüler turistik yerlerinde bile olmalı.

Yanımıza yaklaşan birisi “Bu arkadaş ne anlatıyor bilen var mı? diye sordu.

“Sanırım turizmcilerimize enerji içeceği satacak” dedim. Ama anlaşılan ülkemizdeki yapılmakta olan çadır, kamp ve glamping turizmi hareketinden bihaber.

Geçenlerde turizmle ilgili yazı yazan bir büyüğümüz sosyal medya sayfasında fotoğraflar ekleyerek sunmuş olduğu benzeş yönteme “Yerli ve milli turizm hareketi” diyor.

Ama bu meseleyi politize etmeden “Salgın nedeniyle eve kapanan Türklerin seyahat tutkusu” diye adlandırmak da hiçte yanlış olmaz. Eğer koronavirüs salgını yaşanmasaydı belki de bu tarza göçebelik hayalini gerçekleştirilen insanların dayanılmaz arzusu diye de söylenebilir. 

Yinede işin doğrusuna gelince, “yerli ve milli turizm hareketi” zamanın ruhuna daha uygun bir yaklaşım. 

Çünkü kurban bayramı sabahı Ölüdeniz’den Faralya’ya çıkarken bu akıma kendi gözlerimle şahit oldum.

Ölüdeniz’in otel bölgelerinden daha çıkmadan yol kenarlarında dizili arabaların içinde ve yanında konaklayan bir sürü insanlar. Yanlış anlaşılmasın Faralya’ya kadar bir iki falan değil yaklaşık 175 civarı araç saydım. Bu arada virajlar içinde konumlananları dahil etmiyorum.

Yine arabalar ve çöp torbaların arasında serilmiş yer yatakları, döşekler içinde uyuyan vatandaşlarımız. Hemen yanıbaşlarında ise kütüklerle kurulmuş bir soba içine yığın haline atılmış odunlar ve üstünde semaver! 

Uçurumun kenarında kurulu çadırların arasında bir boşluğa girmekle uğraşan bir araçtan ise çok kısık olmasına karşın bir müzik sesi geliyordu. Bülent Ersoy olmalı. Kor, kor. Azgın yangınlarda can evim ciğerim yanıyor..

Unutmadan şunu belirteyim. Arabalarında kazma ve kürek olmadığı için açamadıkları tuvalet deliği yerine kullanılan iki damacana şişeleri.. Bu müthiş icat sanırım dünyanın en ileri zekalı gerisi Profesör Zihni Sinir"in bile aklına gelmemiştir.

İşte bu manzaraları görünce TBMM’de yeni kabul edilen tatil çadırları ve kamp turizmine önemli destekler sağlayacak diye söylenen “Glamping” turizmininde artık çok farklı değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Turizm Bakanlığının “Yatırım Geliştirme ve Planlama” yetkililerine şunu söyleyim. Sakın bu işin detaylarını hesap uzmanlarına bırakmasınlar. Yok illaki bize bırakılsın diye söylemiyorum. Çünkü bunun ayrıntıları turizmcilere bırakırlarsa “her şey dahil” konseptine benzer bir uygulamayla karşılaşacağımızı çok iyi biliyorum.

O zaman her dönemeç başında kurulu yerli ve milli dondurmacıların, köftecilerin, kokoreççilerin yerini İngiliz Algida dondurma büfeleri, İtalyan veya Almanların donmuş pizzaları ile Suriye dürüm çadırları alır..