• 04 Ekim 2021 01:12
  • 0
  • 3 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Turizmcilerin ekonomiyle imtihanı-2

Bu yazıyı dinleyin
Bahattin Yücel 04 Ekim 2021 Turizmcilerin ekonomiyle imtihanı-2

Önceki yazıda; ülkemizde konaklama sektörünün içinde bulunduğu darboğaza ilişkin, iç açıcı olmayan birtakım rakamları paylaşmıştık. Sorunların pandemi sürecinden daha önce başladığı gerçeğinin turizmcilerin çoğunun dikkatlerinden kaçtığından söz etmiştik.

Geride bıraktığımız 10 yılda (2010-2020) konaklama sektörünün cirosunun, kullanılan kredilerin faizlerinden yaklaşık %40 aşağıda gerçekleştiği ve bunun sürdürülemez olduğu, kredileri kullanan konaklama kesimi ve onlara kredi veren bankalar tarafından yeterince ciddiye alınmamıştı. Öyle olmasa bu konu öncelikle sektörün meslek kuruluşları tarafından gündeme getirilir ve çözüm arayışlarına girişilirdi.

Oysa sektör sağlıksız büyümenin de etkisiyle, kelimenin tam anlamıyla sürekli kan kaybediyordu. Zararın sürekli büyümesinde kuşkusuz en önemli etken, köklü çözüm arayışları yerine nakit akışına dayalı zaman kazanma, piyasadaki deyişle borç çevirmekti. 

Pandemide sürekli iyimser beklentiler paylaşan Bakanlık, başka bir yöntemi gündeme getiremedi. Sistemdeki temel hataları sorgulayan ve acı da olsa gerçekçi çözümü hedefleyen arayışlar yerine, çok bildik ahbap-çavuş ilişkilerine dayalı, özünde kayırmacılığı destekleyen girişimler başlatıldı. Örneğin çözüm; en büyük tehlike en yakın olandır anlayışından yola çıkılarak, banka kredi ödemelerinin ertelenmesinde arandı. Kuşkusuz işlem tarihindeki faiz oranlarıyla. Sonuçta aysbergin görünmeyen bölümü gözlerden kaçtı. Faiz yükü artıyor borç büyüyor, giderler fazlalaşıyor, buna karşılık gelir reel olarak azalıyordu. 

Bu aşamada temel sorunun; “özkaynak yetersizliği” olduğuna hiç kuşku yok. 

Krizlerde borçları varlıklarının yaklaşık 5 katına yükselmiş bir sektöre yeterli sermaye bulunması, dışarıdan göründüğü kadar kolay olmayacaktır. Turizmin ülke ekonomisine katkılarına bakılırsa, çözüm; tek başına alacaklı bankaların inisiyatiflerine ya da bu çıkmazı zamanında göremeyen yöneticilere bırakılamayacak ölçüde karmaşık. 

Günü kurtarma dışında kaygıları bulunmayan siyasetçilerin çıkış yolu bulmalarını beklemek de aşırı iyimserlikten öteye geçemeyecektir.

İşsiz kalan 1 milyon yetişmiş çalışanın önümüzdeki süreçte katlanarak artacak güçlükleri, tesislerin bulundukları çevreye yaptıkları sosyo-ekonomik etkiler ile birleşince, çözümün ne denli acil olduğunu söylemeye gerek var mı?

Üstelik benzer durumu yaşayan Akdeniz’deki rakip ülkelerin de kaynak arayışlarına girdikleri bu dönemde, işlerin daha da zorlaşacağı çok açık. Örneğin İspanya’da otelciler ellerindeki tesislerin ABD kökenli fonlar tarafından ucuza kapatılmasını engellemek için kamu kaynaklarının harekette geçirilmesini talep ediyorlar.

Bu kargaşa ortamında döviz kurlarındaki artışlara güvenilerek, iktidarın enflasyonu önleyemeyen ekonomi politikalarına teslim olan yönetim anlayışının, nakit akışıyla bunalımdan çıkılamayacağını kabul etmesi gerekiyor.

Özkaynak yetersizliği -belki ondan daha önemli- bir başka gelişme ise pandemi sürecinde ortaya çıkan, yeni tüketici taleplerinin karşılanmasıdır. 

Dünyadaki ziyaretçi eğilimlerini yakından izleyecek, sektörde karar vericilere anında bilgi akışını (information) sağlayacak bir sistemin harekete geçirilmesi hayati önemde.

Uzun yıllardır fiyat indirimi dışında talebi yönlendirecek araç bulmakta zorlanan ve çıkışı “her şey dahil” odaklı kitle turizminde gören anlayışın, eldeki potansiyeli ürkütmeden hızla “beğeni eşiği” yüksek bireysel talebe göre yapılanması kaçınılmaz hale geliyor.

Farklı pazarlama yöntemleri, nitelikli tüketim malzemesi ve en önemlisi yetişmiş çalışana ihtiyaç duyan yeni ziyaretçi profilinin, kayıt dışı ekonomiyi destekleyen taklit ürünleri, çevreye duyarsız yaklaşımları içine sindirmesi beklenmemeli.

Bireysel ziyaretçilerin karar verirlerken, demokrasi, adil yargı, salt insanların değil çevremizi paylaştığımız diğer canlıların da yaşama haklarına ve yeşile verilen önemi de dikkate alacakları gerçeği unutulmamalı.

-devam edecek-