Türkiye Sayın Cumhurbaşkanının adaylığını açıklamasıyla, seçim atmosferine girdi. Böylece iki güçlü siyasal ittifaktan birisinin adayı en yetkili ağızdan ilan edildi.

İttifaklardan diğeri henüz resmen açıklamadı. Belli ki, bu aşamada adaylığın kamuoyu ile paylaşılmasından çekiniliyor.

Son anayasa değişikliği ile TBMM’ne hesap vermeleri çok güçleştirilen, Bakanlarımız da dışarıdan atanmalarına karşın, şimdiden erken seçim startı verdiler.

Örneğin aktif ticaretin içinde yer alan, Kültür ve Turizm Bakanımızın bir seçim heyecanı yaşadığı anlaşılıyor. Onun kampanyası; şirketinin üyesi olduğu meslek kuruluşu TÜRSAB’ın, Kasım ayında yapılacak seçimlerinde, mevcut yönetimin yerine başkalarını seçtirmek üzerine kurgulu.

Son günlerde yönetime karşı çıkan bazı TÜRSAB üyeleri ile özel temaslarda bulunduğu, onlara her türlü maddi ve manevi desteği vaadinde bulunduğu haberleri çıkmaya başladı.

Bu söylentilerin doğru olmadığına inanmayı, TÜRSAB’a yıllarca hizmet etmiş bir eski yönetici kimliğimle, herkesten çok daha fazla istiyorum.

TÜRSAB; bu mesleğin yasayla kurulan ilk ve tek örgütüdür. Kuşkusuz aralarında Bakanlar da bulunsa üyelerinden ve onların şirketlerinden kıyaslanamayacak ölçüde; büyük ve güçlüdür.

Gücün tek kaynağı; bu ülkenin aydınlık yüzünü oluşturan seyahat acentelerinin, yaşadıkları bunca devasa sorunlara karşın, umutlarını yitirmeden mesleklerine sarılmalarıdır.

Atanmış Bakanımıza, bu gerçekliği geçtiğimiz seçimlerde perde arkasından desteklediği listede yer alan meslektaşlarını seçmeyerek, bir kez gösterdiler. Önümüzdeki seçimlerde bir kez daha yineleyeceklerine hiç kuşku yok.

TÜRSAB’ı işlevsizleştirmek, kurumu tabi bir meslek kuruluşu haline getirmek için bir takım yetkilerin kullanmasına gerek yok. Bakanlık bu yönetimle çalışmak istemiyorsa, onların bekledikleri yasal değişiklikleri rahatlıkla yapabilir. Bu durumda işbaşındaki yönetim önümüzdeki seçimlerde aday olmak bile istemeyecektir.

TÜRSAB Yönetiminin haksız rekabete yol açan, özel gruplara hizmet eden, belki bilançoları küçük ama turizme katkıları çok büyük üyelerini korumak dışında, hiçbir amacının olmadığı çok açık.

Yaşadığımız kriz ortamında Bakanlığın; sektörün bileşenleri arasında en üst sırada yer alan TÜRSAB’ı, küçültmeye değil tam tersi bir yaklaşımla, sahiplenmesine ihtiyaç var.

Son söz; TÜRSAB Sayın Bakandan önce vardı. Sonra da olacaktır.